The individual has always had to struggle to keep from being overwhelmed by the tribe. If you try it, you will be lonely often, and sometimes frightened. But no price is too high to pay for the privilege of owning yourself...

Nietzsche

31 Aralık 2009 Perşembe

Ötesi Berisi

bencilim bu aralar
sadece yazıyorum hiç okumuyorum
sadece anlatıyorum hiç dinlemiyorum
herşeyi sadece kendi istediğim zaman istediğim şekilde yapıyorum
onun evinin orasına burasına dağılmış 3-5 parça eşyamı toparlayıp çıkıyorum
kendimden iz bırakmamak için elimden geleni yapma çabaları..
hani hayvanlar pisliğini gizlemek için toprağı eşeler ya
bende hışımla eşeliyorum ortalığı
salondaki masanın altına saç tokam düşmüş
hemen eğilip alıyorum
etrafta ona yazdığım küçük notlar var bi zamanlardan kalma
hepsini çöpe atıyorum
işim bitince sanki orada hiç varolmamışım gibi olacak
ne de olsa yok olmak konusunda doktora sahibiyim
aslında bi nedeni yok..

bu aşk fazla bana..

26 Aralık 2009 Cumartesi

ASLA

Hayatta çok fazla konuda "asla" dedim ve her ne için o kelimeyi kullandıysam sonunda asla yapmayacağım şeyi yaparken bulurum kendimi..
Gecenin bi yarısı önüme yığılmış sözleşmeleri okurken daldım yine bi yerlerden bi şeyler hatırladım. Yazmak istedim kelimeler hiç de güzel birleşmedi. Yine yazamıyorum çünkü hayatım "devil wears prada" filmi tarzında. Mantıksız saatlerde işim bitiyor. Aslında bitmiyor ben o gün için pes etmiş oluyorum artık. Bilgisayarı kaparken hala okunmamış mailler duruyor, ertesi güne bırakıyorum. Sabah çok daha fazlası bekliyor beni. Kafam hep çok dolu. Kendime ait yaptığım hiç birşey yok. Ayakta bile zor duruyorum hatta.


Asla hayatımdan ve özgürlüğümden iş güç diye vazgeçmeyecektim de..

20 Kasım 2009 Cuma

aldatmak

insanoğlu herkesi aldatabilir
diğerlerini herşeye inandırabilir
bazen basit bi gülümseme yeterlidir
bazense bi kaç damla gözyaşı
hatta bazen kırık bi ses tonu bile işi görür
saf olduğunuza inanmak işlerine gelir
daha huzurlu uyurlar
"kızlarlayım" lafına inanmak istedikleri için inanırlar
insanoğlu herkesi kandırabilir
tek bi kişi dışında
kendisi..

12 Kasım 2009 Perşembe

O gece

Çok basit bişi vardı aklımda çok çok insani bi içgüdü.. Bu yüzden tamam dedim hadi "al beni burdan Taksim'e gidelim." Bi yemek yer başımdan savarım. Düşmez daha peşime. Yemeği biralar izledi (çooook biralar) ardından tekilalar (fazlaaa tekilalar).... Sonra hiç durmamacasına konuşmaya başladım. Sadece anlattım eminimki ona tek kelime etmesi için fırsat vermedim. Doğrularımı, yanlışlarımı, çocukluğumu, varoluşlarımı, yokoluşlarımı, terkedişlerimi, terkedilişlerimi, aşklarımı, nefretlerimi...... herşeyi herşeyi anlattım. Yıllarca insanların kendime ait bir cümle ipucu verebilmem için yalvardıkları anlardan sonra hayatımda 2. defa gördüğüm bi yabancıya tüm benliğimi çırılçıplak sundum. Neden mi?
Bilmiyorum ve hiç bilemeyeceğim.. Özgürdüm gidenler gitmişti ve kalan hiçbir sağ yoktu yine. Aynı dairelerde döndüm döndüm YİNE (!) bazen kendimi sirk hayvanı gibi hissetmiyo değilim ama herneyse...
Ardından "hadi gidip sevişelim" dedim. Bütün gece kafasını ütülememin bi bedeli olmalıydı ve ben o bedeli ödemeliydim. Bana herşeyin bi bedeli olduğu öğretilmişti çünkü... Bu gece de öyle olmadığını öğrenecektim... Evine gittik... İstanbul ayaklarımın altındaydı tam kelimesiyle... Yirmi küsürüncü kattan şehre bakıyodum hayran hayran... Sarıldı, ellerini itmedim... Öptü artık o yabancılığı kalmamıştı... İstersen diğer odada uyurum dedi...
Sabah gün aydınlandığında gecenin tüm büyüsü bittiğinde herşey iğrenç gözükür ve ordan kaçmak istersiniz ya ben istemedim. Hayatımda ilk defa hayal kurdum. Oda aydınlanmış olsada hiçbirşey farketmedi benim için... Hala bi büyü vardı benim vazgeçmek istemediğim...


Kafam karışık yazı da karışık oldu
Bunca zaman sonra paslanmışım sadece...

13 Eylül 2009 Pazar

Yerüstünden Notlar

ve ne zaman benliğim için ihtiyaç duysam
Nietzsche'ye dönerim
çünkü onun bakış açısından herşey farklıdır
ve onun herşey için iyi 1 nedeni vardır
biraz da delidir beni anlar
ya da ben onu anlarım
ama tabi ona göre deliliğin de 1 nedeni vardır
bu yüzden bir yere ya da birilerine ait olmaktansa
deli olarak anılmayı tercih eder..


neden olmasın :)

12 Eylül 2009 Cumartesi

1

yalnız geceler çok zor.. kokuna hasret kaldığım karanlık geceler
kendimi susturmaya çalışıyorum ama başaramıyorum
içimde öyle güzelsin ki, öyle büyük öyle derin seviyorum ki seni
her anımda seni istiyorum
aklımı hayallerimi tüm varlığımı sana adıyorum..
söyleyemediğim çok şey var
benden korkmanı istemediğim için, ne kadar deli olduğumu anlamaman için
gecenin karanlığında dönüp duruyorum yatağımda yine

bilirsin çok zor dalarım uykuya rahatsız ederim seni
yine de sesini çıkarmazsın hatta daha da içten sarılırsın bana
inanmadığım huzuru bulurum bende
sorunsuz uyurum..
sabah kalkıp önce kahvelerimizi koyarım
ardından kahvaltımızı ederiz
senin hatrın için bal yerim :)

mutlumusun gercekten?
senin kadar mükemmeli isteyen biri için
benim kadar kusurlu biri yeterli mi?
hep senin için ne yazdığımı merak ediyosun ya
öncelerde çok bocaladım yapamam diye korktum
ama çabaladın sen bırakmadın elimi ve ben hayal bile edemediğim kadar mutlu oldum
bu yüzden geri dönmene öyle ihtiyacım var ki tahmin bile edemezsin
uykumun arasında uyanıp seni görmeyi,
tenine dokunup bi kez daha kollarında huzurla uyumayı hayal ediyorum
tüm yaralarım kapandı
şimdi seninleyken bambaşka bi ben var sanki
daha iyi, daha güzel, daha sakin..
yalanlarım yok artık saçmalamalarımda..
yalnız değilim ilk defa..

27 Ağustos 2009 Perşembe

Yeraltından Notlar

Bende sistemin içine girdim ya da çekildim. Herneyse çok da önemli değil. Büyük hayallerim vardı daha dünyayı gezecektim. Fark yaratacak işler yapacaktım. Kendimi hiç bilmediğim konularda eğitecektim daha. Aylar boyunca düşündüm taşındım. Kariyer planım yoktu hiç. Milletin girmek için bi tarafını yırttığı okulları ben kişisel tatmin için okudum. Haklarımı bilmem gerektiğini düşündüm hep. En geniş yelpazeden bakabilmek istedim hayata. Çok da kasmadım kendimi, diploma benim "altın bileziğimdi." Bi gün hayallerimi gerçekleştirdikten sonra belki istersem bi meslek sahibi olacaktım. Daha gençtim. Yurtdışına bi çok konuda bi sürü okula başvurdum. Daha fazlasını da görmek istedim. Yaşadığımız ufak karenin dışında neler olduğunu merak ettim. Ne istediğime karar veremedim günler geçti, aylar bitti. Kabuller geldi beni istediler. Ben neyi istediğimi hala bilemezken. Hayatımızın geri kalanına yön verecek mesleği seçme yaşının 18 olması cidden normal mi? Sanırım herkes aynı karmaşayı yaşıyor beyninde. "Peki ya şimdi ne olacak?"
Cevap basit. Sabah 9'da işbaşı. Bol kahve tüketimi ayılmak için. Çok çalışmak lazım, adam olmak istiyorsan. Ama ben adam olmak istediğimden pek emin değilim. Daha doğrusu başkalarının "adam" tabiri ile benimki uyuşmuyor pek. Onlar için adam olacağım bende. Çalar saati 7'ye kurup.

6 Ağustos 2009 Perşembe

NeVeR tHeRe..

Önce nefes almalıyım.. derin derin
Düşüncelerimi toplamak çok zor
Enternasyonal Kişiliklerimizin çatışması çok ağır
Dünya üzerinde bütün yaz boyunca köşe kapmaca oynadıktan sonra
Yollarımız kesişti yeniden
Ama ne kesişmek..
Aşk?? yok yok o değil de içimi titreten bişi var onda
Karşı koyamayan bi ben
Nerelere sürüklensede onu asla aklından sökemeyen..
Neyse
Bi hayaletin peşindeyim işte
Asla bana ait olmayacak, asla onun olamayacağım bi ruh
Siktirip gittiği yerde ne kadar kalacağını tahmin bile edemeyen
Aklı karışık küçük yaramaz bi çocuk
Peki ya ben ne yapıyorum, hala neye kaşınıyorum
Yalan söylemiyor
Bana içini döküyor sadece
Ama karar vermek bana kalmış
Gitmek ya da kalmak kararı
Peri masalı vaadetmiyor bana
Herşey basit olacak
Belki dönebilir, belki dönmez
Sonuçta buralardan uzaklaşmak iyi gelecekmiş
Nefes alacakmış
Alsın..
Benim artık onun için tüketecek nefesim kalmadı..

29 Temmuz 2009 Çarşamba

ilgilisine cevap

Çok güldürdün bi ev dolusu insanı akşam akşam canısı.. Bayaaaa eğlendik sayende.. Çemkirmek istiyosan çemkir istediğin kadar ben buradayım.. Ama şunu bilki sadece ben sana acıdığım için sen bi parça olsa huzur bulabiliyorsun.. Boşuna havlama..

18 Temmuz 2009 Cumartesi

başlarken

Önce kağıt bulmalıyım. Ardından kalem. Bi şeyler yazmalıyım çünkü... İçimde duramayacak biliyorum, hissediyorum. Susmak çözüm değil, konuşmalıyım. Haykırmalıyım hatta. Artık sorunlarımı çözmeliyim. Anlatacak hikayelerim var. Yollar gittim, denizler aştım ben. Gurbetlik çektim. Ordan buraya sürüklendim. Kilometreleri, günleri saydım... Ben dönmedim ya da sen gelmedin işte olmadı ya bi türlü. Olamayacak dedim, olsun dedin. Bitti gitti işte bitti gitti...
Bilgisayar açık duruyor önümde boş gözlerle ekrana bakıyorum. Ne kadar hızlı yazarsam yazayım o dijital tuşlara dokunarak 1'lerin ve 0'ların karmaşık kodlanmış dünyasında anlatmak istemiyorum hikayelerimi. Daktilonun bi tadı vardı zamanında, aslında hala denenebilir ancak klavyeden çok da haz aldığım söylenemez. Kağıtlar, kalemler gerekli bana. Doldurduğum yüzlerce deftere bi yenisini daha eklemeliyim.
Deniz kenarı olan ama etrafta kimseciklerin olmadığı bi yere atmak istiyorum kendimi. Sıkıldım çeşmeden, hep aynı insanlardan. Okumak, yazmak istiyorum. İçmek, içmek.. Çıplak ayak gezmek etrafta. Tahta zeminde yürürkenki gıcırdama seslerini duymak istiyorum, bişileri yeniden hissedebilmek... Uzaklara yelken açmış herkes geri dönsün istiyorum.
Zamanım çok yok biliyorum. Kalmadı gerçekten varolanın hepsini tükettim. Yedim, bitirdim. Sonra akışına kapıldım hayatın, gittim işte bi yerlere. Hep olanla yetindim, olmayanı umursamadım. Oysa şimdi daha fazlasını istiyorum. Zaten insanlar hep daha fazlasını istemez mi? Kimseden bi farkım yok bende istiyorum işte. Bizi gerçekten ilahi bi güç mü kusurlu yaratmıştı yoksa kendimize kusurlar katan biz insanlarmıydık?!
Evrensel sorgulamalara dönmeyeceğim şimdi. O dairenin etrafında çok döndüm. Her bi sorgunun bi diğerine, en sonunda hiç bi yere çıkmadığı döngüler, işte biz zavallı insanları meşgul etmek için yaratılmış sadece. Antik yunanda yaşayan bi filozof kadar vaktim olsa düşünürdüm. Bi daha bi daha aynı döngülerin orta yerine bırakırdım benliğimi. Belki böylece daha çok var olurdum ya da çok daha çabuk yok olurdum. Kim bilir?
Vantilatör başımın tam üstünde dönüyor. Tavandaki lambanın etrafında dans ediyor sanki. En az kalkmakta olan bi uçak kadar da gürültücü. Önemli değil ama. Yazmamı engelleyemez. Afrikadayım şimdi. Rüzgarları bile sıcak esen muhteşem kıta. Belki de bu kadar muhteşem olduğu için hep sömürülmüştür. Açlık ve sefaletin ardında çok az insan görebilir onun yalın ve gerçek güzelliğini. Çocuklar geçiyor gözümün önünden. Koca kafalı cılız çocuklar... Belgesel fotografçıları gibi onları resmetmeyeceğim. Milyonlarca kez gösterilmiş beslenemeyen insan vücutlarını show malzemesi olarak kullanmayacağım.
Kızıl kumlardan, alabildiğine uzanan gökyüzüne dikiyorum gözlerimi. Huzur arıyorum yine dünyanın bi ucunda...

10 Temmuz 2009 Cuma

yalnızca

Hava sıcak, hayat bunaltıcı.. Beachlere gitmek saçma, güneşi yüksek dozda müzikle görmek çok da gerekli değil.. Cumartesi gecesi için problem demetakalına mı gitsek yoksa serdara mı? Neyse ben zaten ruhsuzum, duygusuzum işte biliyosunuz beni.. Uzun zaman önce yazdığım bi yazıya baktım da, nedense ben artık böyle hissedemiyorum. Hissetmiyorum, hissettirilmiyorum. Büyüdük de o aşk masallarıyla kandırılamıyormuyuz. Yoksa artık herşey için çok mu geç?



"söylenecek fazla bişi yok.. ben yalnız başıma kendi yatağıma uzanana, acı beni sanki üzerimden silindir geçmiş gibi yatağa çivileyene kadar kederlenmeyi bekletiyorum.. acı bileklerimde, ellerimde, karnımda.. yatağımda dönüp duruyorum.. yokluğa alışmak için ilk çabalar.. kendi seçmiş olmadığım bi yalnızlık.."


Sevgiler

26 Haziran 2009 Cuma

farkettim ve çok güldüm

beni bu kadar umursamasaydın
ordan burdan silmek zorunda da kalmazdın

ne önemliymişim ne önemliymişim
acayip de kıskanılmışımdır büyük ihtimalle
hep aynı hep aynı
ben bişi yapmasamda
konuşmasamda, hareket etmesemde
parmağımı bile kıpırdatmasamda
batıyorum
çekiyorum insanları
sonra bi de haberim bile yokken
kendi kendilerine tavır alıyorlar
3 gün sonra yeni heyecanlar bitince ne olur
bilmem
ama hep dedim ya bu kadar çok umursama
hayatı, kendini, diğerlerini...
sonuçta hepimiz koskoca dünyada sadece

tek bi insanız
fark yaratabilirmiyiz
ya da farklı olabilirmiyiz
herşeyin bi sebebi vardı
sonuçta ben haklı çıktım
bu kadar ufak hareketler
adamlığına yakışmıyor
yakışmadı.


içiyorsam sebebi çok
maden suyundağn :)

25 Haziran 2009 Perşembe

ShiNe A LiGhT

Müzik zevki coldplayden öteye gitmeyenler lütfen konuşmayın, görüşmeyin benle, hatta mümkünse beni görünce yol değiştirin çünkü sinirlendiriyorsunuz beni. Tamam chris denen çocuğun ortalama bi yeteneği vardır, cool takılır, gwyneth aplayı götürür ancak yapacağı hiç bi şarkı bi klasik olmayacaktır, olamayacaktır. Asla bi "Let it be" çıkmaz ondan bi "Paint it black" ya da bi "Hotel California." Şimdi bariz olan şeyleri burada satırlarca açıklamayacağım. Bu durumun farkını kavrayabilen insanlar zaten anlıyor neden bahsettiğimi. Diğerleri de bana "ama bak scientist güzel şarkı" falan demeye çalışmasın. Hele viva la vida denince benim tüyler diken diken diken diken... Cat Stevens aka Yusuf İslam amcamızı dinleyelim azcık sonra üstüne bi de Jimi Hendrix? Bende mesela resim sanatından hiç anlamam ama buna rağmen gidip de popülist, yeni moda bi ressamı Salvador Dali ile ya da Vincent van Gogh ile kıyaslayacağım diye tutturmam.
Chris'cim canısı u can't fool me beybi ok?! Bence coldplay sevdasından vazgeçip Pussy Cat Dollz'a katılabilirsin. Nicole ayrılcam diye tutturuyormuş yine..

22 Haziran 2009 Pazartesi

monday shots

çok yakın arkadaşlarımdan birinin düğünü var bu cumartesi
hep birlikte katılacağız
anılar tazelenecek
gerçek dostluklar aradan geçen yıllarla tükenmiyor
daha da güçleniyor
liseden beri erkek arkadaşı olan kişiyle evleniyor
24 yaşında
treni kaçırıyormuyuz ne?

shot

ev arkadaşı yapayım dedim
2 hafta yetti
gitmesi gerekti
son ev arkadaşımla 3 sene herşeyi paylaşmıştık
şimdi birbirimizin yüzüne dahi bakmıyoruz
uyumsuz bi insanda değilim oysa ki

shot

geçenlerde bi akşam
adamı gece 3.30 da yataktan kovdum
yetmedi bi de evden attım
ben sarılıp uyuyamam
hava çok sıcak

shot

interrail yapasım geldi sonra vazgeçtim
rahatıma düşkünüm
akşama kadar uyurum ben
pek bi işime yaramaz herhalde
sokaklarda yatmak
yapmamış olduğum şey değil
bana bunlarla gelmeyin

shot

bu aralar herkes sigara düşmanı kesildi
eskiden ne güzel herkes heryerde içerdi
şimdilerde bir sağlık furyası çıktı
hoş değil
içeninde hakkına saygı göstermek lazım
sonuçta bakkalda satılan birşeyden bahsediyoruz
eroin değil yaa

shot

eve dönmeden önce uğradığım tekelci amca
çok içiyorsun be güzel kızım dedi
boşver amca atın ölümü arpadan olsun dedim
şimdi böyle dermişim ama gençlik bitince
acısını çekecekmişim
olabilir, nasip, kısmet..

shot

hala bara girmeden önce kimlik göstermemi istiyorlar
geçenlerde havelka da sordular
bayaaa güldük
günün esprisiydi
çıkardığım ehliyeti incelemiyorlar mı bi de
komik

shot

iyice şımardığımı farkettim
hayatımı daha ne kadar askıya alabilirim
bişeyler yapmam lazım
farkındayım farkındayım..

shot

okuduğum mesleği yapmaya karar verdim
bu memleketin bana ihtiyacı var
vazgeçtim gitmekten
müjde :)

shot

elele tutuşmaktan hoşlanmıyorum
sarılmak öpüşmekte bana göre değil
duygusal bi yönüm varsa da çok derinlerde
üzgünüm kadının olamam

shot

4 Haziran 2009 Perşembe

sakin

kocaman çantamın içinde gezer sürekli elim
bişiler arar dururum, aradığımı da bi türlü bulamam
dağınığımdır, sorumsuzumdur
gün boyu giydiğim kıyafetlerle yatar
yattığım kıyafetlerle kalkarım hiç de umursamam
bazen fazla rahatımdır
beni panik halinde gören olmamıştır hiç
saçlarım her zmn karman-çormandır, kabarıktır
uçları kırıklarla doludur
taramakla uğraşmam
umursamazımdır
nası göründüğümü, onu, bunu, insanları, çevremi umursamam
arada hayatımı dondururum yok olurum bi süre
sonra geri gelir kaldığım yerden devam ederim
gezgin ruhuma kimse halat geçiremez
gittim-geldim yine
iyi oldu
ayarlarımı yenilemem gerekiyormuş
zaman zaman gereksiz insanları silerim hayatımdan
ama bakıyorum ki ne kadar çok insanı silsemde bitmiyorlar
telefonlar susmuyorlar
yalnız kalmak istediğimi anlamaları bu kadar mı zor
veya yalnız kalabilmek bu kadar mı imkansız
sadece nefes almaya ihtiyacım vardı
iyiyim yaşıyorum
merak eden herkese teşekkürler..

19 Mayıs 2009 Salı

ben, sen, o

Keskin çizgilerim var. Ya "evet" ya "hayır" benim için grilere yer yok.. Çok ani dönüşlerim var. Ne istediğimi bilirim genelde. Bildiğim istediğimin peşine düşerim. İstediğim olana kadar savaşırım, istemediğime karar verirsemde hızlı bi şekilde vazgeçerim. Ardıma dönüp bakmam. Bakmadım hiç. Hepsini istemem. İstediğim şeyi belirlerim. Planlarım, milyonlarca küçük ayrıntıyı hesap edip sanki hiçbişi yapmamışım gibi bi görünüm veririm. Herkese göz kırpmam. Göz kırptığım insan kırptığımı bile anlamaz.
Birinin blogunu okuyordum da (isim vermek istemiyorum ama takip listemde değil) o blog benim bu blog senin dolaşırken rastgeldim. Sevgilisi olduğunun anlaşıldığı, sevgilisi olmayan, adsız olarak yorum yazan herkese ama herkese iş atıyor resmen. Herkese bebişimler hepsine öpücükler. Maceraperest ruhunu bi yatak odası macerasından diğerine atıyor. Yaşadıklarını yazıyor, o da bunlardan roman olur sanıyor.. Oysa kimsenin yaşadığından daha fazlasını yaşamadın sen ve kimsenin gördüğünden daha değişik değil yaptıkların. Tüm bunlar ruhuna ağır geliyor, umursamaz görünüyor. Hiç sevilmemiş gerçekten belki de bu yüzden ilgiye bu kadar aç. Banane dimi
evet banane
bilmem canım sıkkın
düşüncelerimi yazabilecek kadar toparlayamıyorum
Kıskançlık mı
HAHA YOK ARTIK
işin en garibi bu belkide
ben kıskanmam
ne benden daha güzel olanı
ne sevgiliyi
ne elalemi..
benim olanı severim
olmayanı olduramıyorsam umursamam bile
böyle de rahat bi insanım
bazen "nirvana bu mu yoksa lan?" diyorum
ama nirvana olsa çoktan huzura erişmem gerekirdi
oysa bende huzurdan eser yok
bedenimi zapdettiğim gibi
beynimi zapdetemiyorum

14 Mayıs 2009 Perşembe

saçmalamak

beynimi zaptedemiyorum çok fazla düşünüyorum çok..
karışığım, karmakarışığım
bi an istediklerimi yapmak için var gücümle çabalarken
bi saniye içinde saçmalamaya başlıyorum
kendimden nefret eder hale geliyorum
oynuyorum aslında kendimi kandırıyorum
bile bile yine aynı çıkmazlara itinayla itiyorum benliğimi
kişiliklerim çatışıyor
artık içimde haykıran kızı susturamıyorum
olmuyorum, olduramıyorum
kaçmak istiyorum, kaçamıyorum
neden bilmiyorum
neye kasıyorum anlamıyorum
kendimi artık o kadar da iyi tanıyamıyorum
kopuyorum
sakin kalamıyorum
saldırıya hazırım
canını yakmaya yer arıyorum
sonra hiç bişi yokmuş gibi gülümsüyorum yine
ait olmanın ötesinde
yalnız olmanın doruğundayım
görmüyorsun, göremezsin..


ben kimim bilmiyorum
peki ya sen kimsin?

13 Mayıs 2009 Çarşamba

beni özledin mi?

...................................................................................................................................................ÖZLEMEDİM.
En nefret ettiğim sorudur. Çünkü insanın herşeye alışabileceğini düşünürüm. Kolunu kesseler kolsuzluğa da alışılınır bi şekilde. Birilerini ya da bişileri özlemek saçma geliyor. Duygusal yönümüzün yarattığı bi acizlik karmaşası daha işte.
Ama tabi hayatı orda-burda geçmiş birisi için söylemesi kolay olabilir.
Herneyse.


“It is not the strongest of the species that survives, nor the most intelligent that survives. It is the one that is the most adaptable to change.” Charles Darwin

8 Mayıs 2009 Cuma

gidenler-gelenler

yatağına uzandım, kokunu duyuyorum
burnum sızlıyor
uzun zaman olmuş...
belki bi daha hiç duyamam diye
ciğerime yapıştırırcasına kokluyorum
sırtüstü yatıyorum
çatı katının tavanındaki pencereden
gökyüzüne bakıyorum
"biliyormusun İzmir'de yıldızları tek tek sayarsın" diyorum
"biliyorum" diyorsun
biliyorsun, biliyorum
anlattığım en saçma şeyleri bile en ince detaylarıyla
kazımışsın beynine
ben sarhoşluğumdan farkında değilmişim...
kolun koluma değiyor
ne kadar da sıcaksın
oysa ben yine erimeyen bi buz kütlesiyim
"üşümüşsün" deyip sarılıyorsun
içimden çığlıklar yükseliyor
ben yine paramparçayım
seni yasakladım kendime
dur...
ama kollarından kopabilecek gücüm yok
uzaklaşmak istemiyorum
uzaklaşmalıyım.
sadece gökyüzüne bakıyorum
gözümü bile kırpmadan
bi büyü var burada, bu odada
sanki nefes alsam bozulacak
sanki bi an içinde yine dünyayı gezmeye karar vereceksin
kalbimi de götüreceksin ama o geri gelmeyecek...

"sen hep kendine önlemler aldın
ben kendime yasaklar koydum..."
radyo cızırtı yaptı sonrasını duyamadım
büyü bozuldu.

3 Mayıs 2009 Pazar

pokerface

Kafam güzelken yazmayı seviyorum.. Sarhoş değilim o yüzden "hatırlamıyorum muhabbeti" yapmayacağım. Gaayet hatırlayacağım sadece kelimeler daha manasız ama bi o kadar da rahat dökülüyor işte bunu seviyorum. Huzurlu ve sakin başlayan akşamıma (plan bi arkadaşın evinde oturup içmek, dertleşmek, dedikodu yapmak...vs. idi) dayanamayıp kendimizi dışarı atmamızla çomak sokuldu. Oldum olası şu herşeyi en iyi kendisinin bildiğini zanneden (!) bu yüzden sürekli kendini pek bi bok sanan insanlardan nefret ettim. Böyle insanlar karşıma çıktığında deliririm ama susmasını da beceremem. Kendi içimde kıs kıs gülmekle yetinemem. İlla burnumun dikine giderim, bi bakıma sidik bile yarıştırabilirim. Karşımdaki bu tarz insanı sinirden kendimi dövdürtecek ya da masayı terkettirecek hale getirmeden de rahat etmem. Alkollü kafamla bu gerizekalı insanla dalaştım evet. İcabında 3 saat boyunca Roma İmparatorluğu ile ilgili ders anlatabileceğimi öğrendim. Hayret 4 sene önceki bilgilerin bu kadar kafama kazınmış olması ayrı bi abukluk. Zaten herkes hukukçu bu ülkede. Maşallah herkes her kanunu, her hakkı, her cezayı biliyor. Biz boşuna okumuşuz, boşuna gecelerce uykusuz kalmışız falan.
Öyle yurtdışlarında baba parasıyla okunarak öğrenilmiyor hayat be canısı. Bişileri yaşaman lazım. Daha çoook fırın ekmek yemen lazım. O kitaplarda, dergilerde yazmıyor gerçekler. Offf çok sıkıldım daha fazla da detaya girmemek lazım. Hımm bu arada o son shot'ı yapmicaktım.



"seni de mutlu etmek çok zor" evet zor bi diyeceğin mi var?

2 Mayıs 2009 Cumartesi

wannabe

Annemin basit aşk romanları yazmasını isteme sebebim..

29 Nisan 2009 Çarşamba

gambit gambit gambit

İlerleyen yaşıma rağmen bıkmadan, usanmadan çizgi filmini bile severek izlediğim X-men. Filmleri çekilmeye başlayınca tam bi ortalık malı olsa da.. Marvel dünyasından sinemaya aktarılan bi çok karakter konusunda saçmalanmış olsa da.. Bilimkurguyu seviyorum evet, mutasyona uğramayı da içten içe isterim aslında. (delimiyim?evet) Her zaman en çok en çok en en en çok çok çok bayıldığım karakter olan sevgili Gambit..


bebeyim ben seni Pogue Parry ikende seviyodum
biliyosun.

i need a hero

pek muhterem kahramanım
bak ne zamandır bekletiyorsun beni ama yeter!!
her neredeysen çık ortaya artık
yoksa aramız bozulacak :)




bekliyorum..

28 Nisan 2009 Salı

zombie

kendime yabancılaştığımı farkettim
klasik saçmalamalarımı yapmayacağım ama şimdi
bütün gece cranberries dinledim sadece sadece dolores
müthiş ses, muhteşem insan
hayatta en özendiğim, en olmak istediğim hatun
yıllarla sesini taklit ettim
o saçını kesti bende kestim
o hangi şarkıyı nasıl söylediyse bende aynını yaptım
sahnede sergilediği tüm tripleri
leş stüdyolarda uyguladım
küçüklüğüme ufak bi yolculuk yaptım
hani şu 14-15 yaşları
buram buram ergenlik
millet erkek peşinde koşardı
süslenip püslenip gül sokakta piyasa yapardı
ahahah bi de garantinin önü vardı
ben kıbrıs şehitlerinin arka sokaklarında takılarak
rockstar olmayı hayal ederdim işte
az baterist koşturmadım peşimde ama :)
az baget parçalanmadı uğruma
ahaha özlemişim be seni dolores


whatz in ur head, in ur head??
zombie zombie zombie..

27 Nisan 2009 Pazartesi

man

Gerçekten beyler adam olmak ve şerefsiz olmak arasında çoook ince bi çizgi vardır.. Kimse sizden zorla bizi sevmenizi istemiyor. İlla birlikte olmak zorunda da değiliz. Kafanıza silah da dayamadık. Tek söylemeniz gereken "olmaz" ya da "hayır" veya "cık" efekti bile yeterli. Bu kadar yalana dolana hiiiç gerek yok.
Gece birlikte geçirilmiş dahi olsada sabah "istemiyorum artık" diyin, "tek gecelikti" diyin hatta "hadi yavrum yandan yandan" diyin valla canımı yiyin. Artık daha fazla etrafımda "kendime göre anlatamayacağım sebeplerim var" veya "şu an herşey çok karışık sorun sen değilsin benimle ilgili herşey"....... vb. tarzı gereksiz bunalım ve vıcık vıcık yalan dolu cümleler duymak istemiyorum. Hiçbirimiz salak değiliz. Sinirliyim evet adam olun!!



bu gece bende gittim ne mi yaptım

i kissed a girl - pişman değilim.

25 Nisan 2009 Cumartesi

izlenesi filmler - 1

do i know u?!

i'm not a concept
i'm just a fucked up girl
who is lookin' for my own peace of mind
don't assign me urs
I'M NOT PERFECT..

23 Nisan 2009 Perşembe

free free freedom

küçücük bi masaya sığmaya çalışmışız
sen tabikide masanın en az %70ini kaplıyosun
bana hiç alan bırakmamışsın
nefes almama bile izin yok yine
otur Lia hadi ders çalış
sabah erken kalk Lia
ama akşam erken yatmazsan olmaz ki Lia
böyle konuşma Lia, sözlerine dikkat et Lia
yeter artık içme Lia
çok yüksek sesle gülüyosun biraz sessiz ol Lia
saçmalama Lia
sen illa herşeyle dalga mı geçersin Lia
zirvedeyken bırakalım Lia (evet zannettiğiniz şey bende en çok buna gülüyorum :)))
sigarayı bırak artık bence Lia
üstünü kalın giyin Lia
hadi Lia öp beni
bi şeyi 2 kere söylemene gerek yok Lia
ben ............... gidiyorum, gel Lia
çok dengesiz besleniyorsun Lia
o kocaman whooper'ın üzerine bi de waffle mı yiceksin Lia (yok artık!!)
bak sonra kilo alırsan sana hiç yakışmaz (ulan allahın belası 45 kiloyum)
hiçbişey bilmiyorsun Lia
hadi kalk yürüyelim Lia
ingilizce cümlelerini türkçeye çevirmene gerek yok Lia
siyah ojeler biraz marjinal olmamış mı Lia, bence çıkart
dışarda fazla gezme hadi artık eve git Lia
türkçe grammerinde bi sürü hata var Lia
çok kahve içiyorsun Lia
evet çok konuşuyorsun Lia
yeter Lia, sus Lia, otur Lia, git Lia, gel Lia........
bence birbirimizin özgürlüklerini kısıtlamamalıyız Lia
aweıdsjvoakfbpoawmşegkmalkrgmbaşfsw!!!

bileğimdeki 8376239 tane aksesuardan biri de özgürlük işareti sallanan halka şeklinde bi bilezik

peki ne kadar özgürdüm acaba?

22 Nisan 2009 Çarşamba

Yol şarkıları ve Rastlantılar

Ipod'umun şarjı bitince, bağlantı kablosunu da yanıma almayı unutan bi salak olduğumdan dolayı dımdızlak ortada kaldım. Oldum olası da radyo olayını sevmemişimdir. Başkalarının seçtiği şarkıları dinleme zorunluluğu itici gelir nedense.. Önce İzmir'deydim, daha sonra da Antalya'ya geçtim. Road trip olayına bayılırım zaten :) uzuuun yollar boyu giderim. Saatlerce sadece yola bakıp müzik dinleyerek giderim. Gram sıkılmam. Öküz-tren misali?!?
Sabırlıyımdır, doğamda sakinlik vardır aslında.. Radyoyu açtım. Çok acayip bişi çalmıyor tabi. Genel, bilindik, popüler şarkılar işte. "aynen öyle, aynen öyle cıstakcıstak.." Daha önce bi blogda bahsi geçmişti (isim vermeyeyim şimdi :)) ama ilk defa radyoda çalınca dinleme fırsatım oldu. "Sevişmeden uyumayalım" güzel şarkıymış. Ne diyeyim bu durumda "anlaşmadan ölmeyelim bebeyim" hatta "biri bana gelsin o da sensin" ahaha mümkünse kimse gelmesin, malum yolum uzun.. seviyorum yalnızlığımı. Bu müthiş şarkı sözlerini nerden buluyolar çok merak ediyorum. Kaçımız sevdiğimiz insanla bu şekilde konuşuyoruz (?)

"gönül su bende yazı yazılamaz.." bu lafı sevdim evet :))

Türkçe popunun yeni-eski her türlü versiyondaki şarkısını dinleyip, yanıma aldığım deftere sürekli bişiler karaladıktan hatta arada kısa bi sürede olsa kestirdikten çok zaman sonra "Fix u" çaldı Power Fm'de. Aslında Coldplay'i pek sevmem, müzik tadıma yeterli gelmez. Tamam çok beter değiller ama fazla ortalık malı oldular sanki. Rastlantılar da işte bu şarkıyla aklıma geldi. Birini tanıdım yakın zamanda. Hep aynı zamanlarda, aynı yerlerde, aynı şeyleri yapmışız. Dünya üzerinde köşe kapmaca oynamışız hatta. Aynı anda Amerika'daymışız, sonra Fransa'da... liste böyle uzayıp gidiyor işte. Sonradan konuştukça bu rastlantılarımız garip gelmeye başladı. Bu arada İstanbul'da da aynı yerde oturuyoruz. Aynı sokakta. Tanışmamız ise bambaşka absürd olaylar zinciri ile oldu.
Gerçekten herşey sadece kader mi?
Sokakta dikkat bile etmediğimiz bi insan tüm hayatımızı değiştirecek "o" kişi olabilir mi?
ya da büyük fırsatları bazen saniye farkıyla kaçırıyor olabilirmiyiz?
Bu bahsettiğim kişi belkide bana bi cafeye girerken kapıyı tuttu ya da dolmuşta giderken yanıma oturdu. Ve ben belkide ona çok öncelerden ufak bi tebessüm ettim.
Coldplay bağlantısı da aynı Coldplay konserine o eski kız arkadaşıyla gitmiş, bende eski erkek arkadaşımla gitmiştim. O gün belkide o zamanki hayatlarımızın en mutlu günüydü. Kendimizi o insanlar olmadan düşünemiyorduk hatta. Diğer yarılarımızdı onlar..
Şimdiyse 2 yarım insan olarak oturmuş kaderimizi yaşıyoruz. Onu daha önce tanımış olmak istermiydim? Yıllar önce karşılaşmış olmayı?
Bilmiyorum
Belki de cidden herşeyin doğru olduğu tek bi zaman vardır. Gerisi paralel evren.

21 Nisan 2009 Salı

Smyrna

Son günlerde o kadar sinirliydim ki.. Barut fıçısı benim yanımda pamuk şeker kıvamında kalırdı herhalde. Saldırmaya yer arıyordum resmen. Biri bişi yapsa da hıncımı alsam diye çok kaşındım ama maalesef kimse beni yeterince tatmin edemedi. İzmirdeydim, cumartesi dışarı çıkınca görmem gereken ve gerekmeyen herkesi aynı anda görmüş oldum. Pek bi rahatladım tabi. Yan masamda uzunca bi süre eski sevgilimin kankaları oturdu. Arka masamda da ablası ve ablasının arkadaşları vardı. Hepsi gayet tabiii yüzüme gülümseyip arkamdan ne kadar da şerefsiz olduğumu konuşmuşlardır herhalde. Hepsine öpücükler, canlarım benim sağolsunlar :)

Cumartesi akşamı da alemlere aktık. Oturduğum yerden 3 farklı beyfendiden tanışma isteği aldım. Ben süperim falan diyemeyeceğim çünkü değilim. İzmir abaza dolmuş gibi geldi daha çok. Eskiden (bizim gençliğimizde :P) hiç böyle değildi. Ne olmuş pek anlayamadım. Biz en az 5-6 kız dışarı çıkardık da kimse dönüp bakmazdı bile. Az sarhoş naraları atmadık alsancaklarda :) Yinede özlemişim çok, hemde çok, çok, çok..
Kesin dönüş yapasım var aslında?!?


Listenin' 2: Incubus - Love Hurts

20 Nisan 2009 Pazartesi

...stop

zaman geçmesin, dursun.. en azından bi süre..
çok egzantirik bişi yapmakta olduğumdan
veya çooook mutlu hissettiğimden dolayı değil
nedenini de bilmiyorum zaten
sadece dursun istiyorum, günler geçmesin
hayatım oldukça durağan, fazlasıyla sakin, akııııp gidiyor..
kendime endeksli yaşıyorum, ilkel benliğim ve ben
bağ kurmuyorum, bağlantıya geçmiyorum
depresyon değil de sanki ölmüşüm haberim yok gibi
bu yüzden belki de son zamanlarda
yazmadım değil, yazamadım
acaba artık yazamayacakmıyım diye ufak da olsa
bi endişeye düşmedim de değil
ama daha anlatacaklarım vardı nasıl olsa
daha hikayem bitmemişti..


Listenin' 2: Knockin' on heaven's door - GnR

14 Nisan 2009 Salı

bugün

Biliyordum.. biliyordum işte.. Bugün muhakkak bişi yapıp beni altüst edeceğini biliyordum. Aslında ben ağzıma sıçan bi telefon bekliyordum ama. Sen 2 satırlık bi yazıyla beni mahvettin bile. Evet alışamıyorum. Diğerleri, sevgili olabiliyor, fuckbuddy olabiliyor, oldukça önemli ya da hiçbir anlamı olmayan abidik insanlar olabiliyorlar ama senin gibi dost olamıyorlar. Bi espri yapıyorum sen şıp diye anlarsın biliyorum ama onlar boş boş suratıma bakıyorlar. Bugünü ertelemek için bütün gün uyudum. Kendimi herhangi birinin kollarına atıp acıyı bastırmak istedim. Yapamadım.
Lütfen daha fazla beynimle oynama.



Doğumgünümüz kutlu olsun

sana duyulan özlem..

13 Nisan 2009 Pazartesi

Diprest Görl

En az 2 sene önceydi, barın birinde oturuyoduk. "Black çalsın" dedi bi arkadaş. Sonra konu konuyu açtı. Anlatacak çok şey vardı fakat söylenecek hiçbişi yok. Çünkü gidenler asla geri gelmiyordu.

"I know someday u'll have a beautiful life,
I know u'll be a star in somebody else's sky,
but why why, why can't it be, can't it be mine?.."

En az 4 çifttik o masada. Şimdi her biri bi başkasıyla birlikte. Zaman ne acayip bişeysin sen öyle. Terkeden sevgilinin ardından gözyaşı saçma demiştin. Depresyon mu? o da neydi senin için. Sen sağlam, güçlü, umursamaz bi öküzdün sonuçta.
En sevdiğim lafındı: "Alt tarafı kız abi yaaa..."
Alt tarafı bi kız olarak sana hepsini yaşattım ama değil mi?!
Yinede hala daha bencilliğin ve sevgini birbirinden ayırt edemem. Şimdi bu yazıyı okusan "Ulan ölümden döndüm lan daha ne istiyosun" dersin biliyorum.
Nerden mi aklıma geldi?!?
Geçen gün birisi daha dedi "depresyon lafından nefret ederim, ben depresyona falan girmem."
ahahahah vay be dedim "ben bayılırım tatlım günde en az 10 kere girer çıkarım" :)
Cevabı "bu çok ciddi bişi ama bi hastalıktır depresyon (o' yeah Freud'um benim analyze me :P) ilaç kullanıyomusun Lia??" şeklinde oldu
ahahahaha asdıguoırjgkjbşlfsjvpoıtuıo (?)
"yok bebeyim bıraktım hepsini dibine kadar görmeyi seviyorum" dicektim
vazgeçtim :)
Nasıl olsa yakında hepsini ona da öğretirim değil mi?!


*Hayır zannettiğin gibi şimdi bi başkasıyla hayaller falan kurmuyorum. Hayalim de yok zaten. Dedin ya acımasız katilin tekiyim ben. Bende hayat bulmaya çalışan herşeyi öldürüyorum işte.

Listenin' 2: Black - Pearl Jam

12 Nisan 2009 Pazar

sunny sunday

Kontörüm yok, param yok, gıcığım, agresifim..
Bi daha asla ama asla ama asla asla pazar günü bağdat caddesine burnumu bile çıkartmayacağım. Ya insanlar bi manyak ya da ben gerçekten dedikleri kadar acayipim. Aileden kalma eski evimiz olmasa zaten buralarda işim ne?! Bi kaç arkadaşı görmeye dışarı çıktım, çıkmaz olaydım. Zaten caddede 38 tur atmak, bu arada eleman kesip iş atmak gibi bi amacım olmadı hiç bi zaman. Ben starbucksı hala kahve satan bi yer sanırdım meğer baba parasını hamhumhum yiyen salak insanların buluşma noktasıymış.

WC sırasında beklerken ingilizce dedikodu yapmak... hımm bebeyim senin o konuşmasını beceremediğin dil (bulamadıkları kelimeler yerine türkçelerini koyuyolar ?!?) benim anadilim. Evet o "shut the fuck up" diyen bendim :))

ne kadar basit hayatlarınız var "kısııııam inanmicaksaaan muratcan yarensuyu aldatmaıuşşş ohaaaaa yaaauuu hemde yarensu bunları basmuıaşşş"
-aaaa yok artık vay be ne büyük olay!

16-17 yaşında kızlar, makyaj manyağı olduktan soora mini şortları & etekleriyle atmışlar kendilerini sokağa altlarında da ugglar (ne alakaysa) bayağı da görmüş geçirmiş tarzda konuşuyolar: "bak baby sen erkekleri anlayamazsın"
-hıhı sen çok anlarsın alemlerin mamasısın çünkü (!) kimler kimler geçti elinden dimi canısı?!

Oğlancıkların hepsi de maşşallah überaktif. "Abi dün bi karı götürdüm, bu akşamda alemdeyiz zaten hep fuck hep fuck o' yeah"
-şöyle bi döndüm, baktım, süzdüm.. diyebilecek pek bişi bulamadım.. naparsın umutsuz vakıa.

Şu şeyinden büyük laf atanlara da çok gülüyorum çoook
"offf yavrum seni varya sabaha kadar rahat bırakmam"
-hadi hadi bekliyorum bebeyim noooldu yemedi mi??

Boş oldukları gibi bi de bunların depresif takılanları var
"tatlım sen benimle uğraşamazsın ben çok farklıyım yani ben şu hayatta herşeyi yaşadım bitti artık benim için farklı bişi olamaz."
"ama berkecaaağğğn niye böyle yapıyosun ki üzme benüüü.."
-pardon gençler yaş kaçtı? 15? hııı 17 miii tamam o zaman

Yeni moda zaten "ben çok farklıyım" lafı. Herkes çok farklı ama nedense bana herkes hep aynı geliyo. Sonuçta insanız tabi birbirimize benziyoruz sanırım.

Ayrıca merak ettiğim şeylerden biri de neden herkes aynı tarzda giyiniyor?
Sevgili Abercrombie & Fitch olmasaydı bu türk gençliğinin hali ne olurdu acaba çıplak mı gezmek zorunda kalırlardı?
4-5 kız görüyorum yanyana oturuyolar, gülüşüyolar, dedikodu yapıyolar, çok şirinler böyle demet akalın sarısı saçlarında pembe fiyonkları falan var ama hiç birini nedense birbirlerinden ayırt edemiyorum. Belkide beşizdirler ya da benim gözlerim bozuktur falan. herneyse

Gereksiz ve amaçsız bi yazı oldu farkındayım, yoğun bi can sıkıntısı içerisindeyim ne yazıkki.

11 Nisan 2009 Cumartesi

çünkü

Trilyonlarca kez gebertip tekrar dirilttiğim ruhum yine umutsuzca rüzgara kapılmış gidiyor. Ne ben ruhuma katılabiliyorum ne de o rüzgara karşı gelebiliyor. Uçup gidiyor, ben yine yalnızca seyrediyorum. Çok zarar gördü zavallı ruhum iniş-çıkışlarımdan, ölüp ölüp dirilmekten... Tam mutlu olabilecekken gittim yine, kaçtım. İzin vermedim huzur bulmasına. Çünkü sen mükemmelsin ama ben yalancıyım. Yatağına, tenine, hayatına, varlığına yabancıyım. Çok çok daha iyisini hakediyorsun. Sevilmelisin.. Ben yapamıyorum.. Özür dilerim..


Hoşçakal

10 Nisan 2009 Cuma

be yourself

Saçma bi mantıksızlık olarak değerlendirilse de ben kendim olmaktan mutluyum. Kendimi değiştirme telaşem yok. Farklı olmak için bi taraflarımı kasma ihtiyacım hiç yok. Bırakın beni, uğraşmayın benle. Saçlarımı tarasaymışım, daha renkli giyinseymişim, yok efendim siyah ojelerde neymiş, sigara akciğer kanseri yaparmış, çok zekiymişim uğraşsam çok başarılı olurmuşum, çok güzelmişim, biraz usturuplansam koca bile bulurmuşum...

yaa koçum allahaşkına bi siktir git yaaaaa!!!

9 Nisan 2009 Perşembe

depresyon

...ve belki mutlu olmak için küçücük de olsa bi sebep, bi umut doğdu. Artık en dibe vurduktan sonraki tekmeyi atmanın vakti gelmeli. Yaralar kapanmaya yüz tutmalı. Çünkü acıyla yaşanmıyor. Acının da bi sonu olmalı. Evet bazen acı da yaşanmalı ama zamanı gelince acıdan geçilmeli. Depresyon ve uykuyu karıştırmış içerken gelen bi telefon.. Evet bazen tek bi telefon bile bişeyleri değiştirmek için bi başlangıç yaratabiliyor. Oysa ben kolay kolay mutlu olmam. Küçük şeyler mutlu etmez beni. Açgözlüyümdür. Şimdi ise huzursuzluğum bambaşka bi heyecana doğru yol alıyor. Düşünemeyecek, hatırlamama müsade etmeyecek kadar dolu olmak istiyorum. Sadece dolu, dopdolu.. Yoksa içimdeki boşlukta boğulacağım.
*Amerika'dan kabulüm geldi, gitmek vakti.

7 Nisan 2009 Salı

zıkkımın kökü

it was the sweetness of your skin
it was the hope of all we've might just been
that filled me with a hope to wish.. impossible things..

Wish impossible things - The Cure
Uzuuun bi süreç geçti. Aslında çok şey yaşandı. Çok şey öğrenildi ama dönüp bakılınca pek fazla bişey ifade etmiyorlar artık. Zavallı denemeler, yanılmalar, yalnızlıklar, birliktelikler, kaçışlar, kaoslar, gelgitler..
Muhteşem parlak yönüm kadar zifir karanlık olan bi yönüm de vardı. Üzdüm, üzüldüm.. Yok oldum, yok ettim.. Artık duvara toslamak üzere yaşamak istemediğime karar verdim. Spontanelik değil çünkü bu manyak gibi olma durumu. Büyük kurtarıcımı beklemiyorum. Kendimi ancak ben kurtarabilirim biliyorum.
Tanıdıkça uzaklaşmak istemiyorum. Tenim ısındıkça ruhum soğuyor oysa. Taşlaşmış kalbim umursamıyor. Yine kaçıyorum. Bi çantam var zaten odanın bi köşesinde hep açık duruyor. Arada 2 parça eşya atıp içine kaçıyorum. Ustalaştım artık. Haritalar, diller, dinler, hava alanları, metro istasyonları, park bankları..
Sıkıldım, yazasım gelmiyor bu aralar..

3 Nisan 2009 Cuma

Affet

Bi sigara daha yaktım. Boş paketler gözüme çarpıyor. Dertler birikmişti. Oturcaz dedik ya sabaha kadar.. Amy Winehouse ile başlayan gaaayet cool modumuz İbrahim Tatlıses'e kadar düştü bi noktadan sonra. Şu anda kulaklarımda "kop gel günahlarından" çınlıyor. Kopup gelemiyorum günahlarımdan bi türlü ama. Artık çok geç. Sen bana geç kaldın, ben sana erken geldim. Alkol oranım çok yüksek şu anda büyük ihtimalle saçmalıyorum ama yazmalıydım, yazmak zorundaydım. Bunun daha dibi olmaz diyen şahsiyet, beni tanımadan önce her ne dediysen halt ettin. Kaçmamın bi sebebi var. Ah bi anlasan. Bi tanısan beni.. Zaten çoktaaan vazgeçerdin. Seni çok seviyorum, inan her an "acaba olsaydı nasıl olurdu?" diye kendime sorup duruyorum. Keşke bu kadar acımasız, soğuk kanlı bi seri katile dönüşmeden önce tanısaydım senin o sıcacık yüreğini. Keşkeler tüketiyor beni yine.

Ama yine de sana kıyamıyorum. Kendi bencilliğim için seni harcayamam.. harcamayacağım..

1 Nisan 2009 Çarşamba

hiç

evet çok konuşuyorum
hayır bundan utanmıyorum
arsızım, şımarığım, bencilim
kocaman bi egom var hepsinin farkındayım
umrumda da değil
rahatsızsan kalkıp gidebilirsin
kapıda kilit yok
çok mu güzelim?!
boşuna uğraşma canım
senle yatağa girmicem
bu arada siparişleri verdin ama
ben kırmızı et sevmem!

31 Mart 2009 Salı

XOX

hikayeler anlattım
kendimi korumak adına yalanlar söyledim..
yine bi masalın baş aktörüydüm
kötü cadı ya da kurt olabildim ancak ama
prenses değildim çünkü senin prenses demenle olmuyodu
çok ciciyim değil mi?
"sev beni" "ısırmam"
bu sefer roller değişti ben paniklemiyorum
ben gitmiyorum, kaçmıyorum işte
burdayım, burayı anlamsızca seviyorum çünkü
seni seviyorum
oysa sen gidiyosun, bırakıp gidiyosun işte
biliyorum, "gidiyorum ama bırakmıyorum" diceksin
yetmiyo bana yetmicek
bavullarını toplamışsın bile çoktan
kapının önündeler
vedalaşmışsın herkesle, herşeyle
artık aramızda 1 sokak olmicak
tüm hayatın burda geçmiş ama ait hissetmiyosun kendini
zorla olmaz biliyorum
benim gibi hissetmiyosun ayrılık sana koymuyo
ve aslında gitmelisin biliyorum
mantıklıyım, mantıklı olmalıyım..
kimi kandırıyorum MANTIKSIZIM İŞTE!
istemiyorum mantık zaten
sözüm yok susuyorum
senin için herşey ne kadar da basit
"hiç long distance" denemiş miyim?
allahın belasııı!!
distance'ı gaaaayet long 1 şekilde bi tarafına yerleştirirsin umarım
bencilim distance falan istemiyorum ben
hep 1 sokak ötemde ol istiyorum
seni seviyorum
seninle geçirdiğim her dakikayı seviyorum
teninin müptelasıyım
yanağındaki gamzeye, gözlerinin rengine,
hatta kolundaki yara izine bile aşığım
gitme diyemiyorum ama gitme noolur..!!

27 Mart 2009 Cuma

TGIF

Bugünlerde mutluyum evet evet gaaayet mutluyum.. güzel bi uyku çektim akşam, zaten yeni kalktım sayılır. Akşam da dışarı çıkıcam "just daaancee..!!" yapıcam. Kendimi toplamaya ihtiyacım varmış. Toparlandım artık, hayata dönüş yaptım :)

Blogumu baştan sona şöyle bi okuyunca bazı şeyleri açığa kavuşturma ihtiyacı hissettim. Biraz da kendim hakkımda detay veriyim dedim..

Kesinlikle full time depresif bi insan değilim tam aksine gayet çatlak, eğlenceli, manyak bi insanımdır. Niye böyle karanlık bi şekilde yansıtmışım kendimi anlayamadım! Artık karar verdim daha aydınlık yazıcam.

Alkolik değilim, kesinikle hayır!! Bilmiyorum evet belki biraz :(

Hayır tabikide hayatıma 1000000000 tane erkek girmedi, işin aslı gerçek sayı 3ü-5i geçmiyor.. (3ün-5in hesabını yapmayalım :))

Genelde spontane yazıyorum, o anda aklıma gelenleri döküyorum. Dijital günlük hesabı. Henüz eski yazılara sıra gelmedi.

Çoğunlukla çok çok az uyuyorum, günü 19-20 saat falan yaşıyorum taş çatlasa 18.

Okumazsam yazarım, yazmazsam okurum 2'sinden birini yapmazsam çıdırırım sanırım.

Moda blogu açmak istiyorum aslında bayadır. Bu işi bi çok insandan daha iyi yapabileceğimden de eminim. FASHION is my PASSION :P

İzmirliyim ama İstanbulda yaşıyorum.

Mentollü marlboro kullanıyorum. Şaka gibi biliyorum evet ama feci bi grip sonrası alışkanlık yaptı mentol.

Kahve bağımlısıyım günde en az 5-6 tane içerim.

Çok ciddi bi kitap koleksiyonum ve DVD arşivim var.

Yemek yapmayı severim hatta sevgililere, dostlara yemek yapmak en büyük zevkimdir. Geniş masalarda yenen uzuuuun yemekler falan... :)

Müzik konusu çok ciddidir benim için. Gerçi zevkim moduma göre değişiyor. Ama genelde bangır bangır rock müzik çalar evimde.

Oldukça uzun sürede hazırlanırım çünkü benim için hazırlanmak ayrı bi eğlence ve sanattır. Fonda hızlı bi müzik ve dans etmeliyim :P

Sarışınım ama saçlarımı koyu boyatıyorum. Ben böyle seviyorum, öyle kalacak deal with it!

Yalnız yaşıyorum ama çoğunlukla evim mülteci kamplarını andırıyor. Maddi anlamda pek de yalnız kalamıyorum yani..

Dünyada pek çok yeri gezdim, gördüm, yaşadım. Yinede hiçbir yer İstanbul'un yerini tutmuyor. Seviyorum ulaaaannn!! :))

Ufak, zayıf, minyon bi kızım.

Fena halde uçlarda yaşıyorum, ne zaman ne yapcağım hiç ama hiç belli olmuyo..

Bekarım ama sultan mıyım?!? Yoooo..!! :)

24 Mart 2009 Salı

ben ben ben ve sen

neden sürekli kaçtığımı
kaçak yaşadığımı merak ediyosun biliyorum
çünkü senin gibi olamam ben
sen olamam, senin olamam
yalnızlığı seçtiğimde 5 yaşındaydım
ondan öncesini de hatırlamıyorum zaten
senin gibi hissedemem ben
senin gibi yaşayamam
seni yaşayamam
tüm bunları yapamazken de
tek bişi yaparım
seni yok ederim mahvederim..

22 Mart 2009 Pazar

what doesn't kill u only makes u stronger

öncelerde zorlandım evet ama ayağa kalkabildikten sonra
herşey daha kolaylaştı
kalktım, sırtımdaki bıçakları çıkardım
başta biraz sendeledim ama
bu hayatımdaki ilk düşüş veya
düştükten sonraki ilk ayağa kakış değildi..
daha çok düşülüp kalkılacaktı
biliyodum
yavaşça yürümeye başladım
bu sefer kaçma planları yapmıyodum
ilk defa belkide savaş için hazırlanıyodum
yalan arayışlardan vazgeçtim
kendim oldum
benliğimi terketmedim, çabaladım
her sabah zavallı bedenimi yataktan söktüm
susup gülümsemedim
ilk defa herkese, herşeye tahammül etmeye uğraşmadığımı farkettim
asla doymak bilmeyen aç çakalları beslemek için
ruhumu satmadım
bu sefer umursamadım
isteyen istediğini düşünebilir dedim
delirmiş olabilirim, zaten deli olabilirim, deliyim evet
şimdi gülen çakallara sorarım
şaka ne?!

20 Mart 2009 Cuma

zaman

yazacak çok şey var ama cümleler bi türlü mantıkla birleşmiyor
günler, aylar, yıllar geçiyor bi şekilde
hayat akıyor, biz yaşıyoruz göya
kanımın kaynadığı günlerden, geçmişten bi hayalete rastladım
ne çok yanmıştı canım
kaşınmıştım ama :)
bi zamanlar uğruna herşeyin feda oldukları artık hiçbişi ifade etmiyodu
görüyorum
çok uzun zaman öncelerimin prensi karşımdaydı
ah ne çok sevmiştim onu!
şimdi bomboş baktım yüzüne
ruhumdaki fırtınalar son bulmuş belki
belkide dedikleri gibi zaman en mükemmel ilaç
çok uzun yaşamadım
evet ama çok şey gördüm
tam daha fazla artık ne olabilir derken
hayat sürprizlerle dolu ya işte
şaşırtıyor, şapkadan sürekli yeni bi şeyler çıkartıyor
bazen aynı şeyleri yine yeniden yaşatıyor
tarihi tekerrür ettirmekten hiç bıkmıyor, usanmıyor
kimler kimler gelip geçiyor..
zaman acıların etkisini de bi şekilde siliyor
biz büyüyoruz, olgunlaşıyoruz, yaşlanıyoruz..
ve ne yazıkki artık öğrendim iyiler hep kazanmıyor
kötüler kısa günden kar etmenin mutlaka bi yolunu buluyorlar
düzen insanın canını acıtıyor
artık garipsemiyorum, anlamaya çalışmıyorum bile
ne yaparsak yapalım insanlar değişmiyor çünkü
Brutus, Sezar'ı bıçaklıyor sırtından
herşeye rağmen herkes sadece bildiğini okuyor
günün sonunda kazanan yok
ama önemli değil artık
çünkü herşey doğru zaman geldiğinde bi şekilde geçiyor
manevi yaraların en güzel yanı bu belkide
iz bırakmıyorlar
hayır hiç acı çekmiyorum
çünkü sorgulamalarımın peşini bıraktım
sorgular kısır döngülere dönüşerek beynimi yoruyorlardı sadece
oturup ani bi ilhamla yazmaya başladım
yazdım yazdım yazdım..
defteri kapatıp rafa kaldırdığımda
aklımda sadece tek bi soru kalmıştı

ne kadarı yalandı?