The individual has always had to struggle to keep from being overwhelmed by the tribe. If you try it, you will be lonely often, and sometimes frightened. But no price is too high to pay for the privilege of owning yourself...

Nietzsche

31 Ocak 2009 Cumartesi

cuma gecesi ateşi

Kaçıyorum diyorum ya
Açmıyorum telefonları
Kapımda bitiveriyosun
Kimseye hesap vermiyorum.. sana hiç veremem şimdi
"Git" diyorum
Yalnızlığımla oturuyoruz, bizi rahatsız etme..
Hayatımda hala hak iddia etmeye çalışıyosun
Oysa gözümün içine baka baka yalanlarını sıralıyosun sadece
Kimliğimden çok etime değer veriyosun
Anlamıyorum sanki tanımıyorum seni
Yalnız uyuyosun ya artık hayat gözünde büyüyor
Daha da tükeniyosun gözümde gün geçtikçe
Kendi bencilliğin bu sadece 'sevgin' falan değil
Umursadığını zannettiğin kişi de ben değilim
Sen kendinden başkasını düşünmezsin
Bi kahve içmeye diye geldin ya
Başladın yine hemen yargılamaya
Sanki benim veya hayatımın en ufak bi kırıntısında söz hakkın varmış gibi
Yıllar geçti ama sen hala beni hiç tanıyamadın
"Kendime dikkat etmeliymişim"
Merak etme sen
Ben kendimi her ne deliğe sokarsam sokıyim
Çıkartmasını da bilirim
Benim için endişelenmene gerek yok
Sen yoksun artık..
Aslında zaten hiç olmadın ki.

29 Ocak 2009 Perşembe

yeniden uçmak

Yıllar sonra belki de ilk kez arka sokaklardan birine saptım. Sokaklar hiç değişmemişti, yüzler yabancı olsa bile. O'nu gördüm. O değişmişti... 3 yıl öncesine göre oldukça çökmüş durumdaydı. Bi gözü mor, yüzünde yara izleri... yine az para-fazla mal derken kavga etmiş olmalı. O da beni fark etti. Bi süre sadece boş boş baktık birbirimize. Ardından ilk hamle ondan geldi, yaklaştı... Hala kalbimi aynı hızla çarptırabiliyodu. Elimi tuttu. Sıcak el, soğuk haplar, kararlı bi bakış, tuvalet ve yeniden uçmak. Yine zavallı ruhumu şeytanın ta kendisinin kollarına bırakmıştım.
Ardından sabaha kadar kendimi bilmeden yaptığım milyonlarca şey... Hatırlamamanın getirdiği suçlu olmayış hissi. Sahte olsa da güzel. Ve işte karşımdaydı sahtelerimin sahtesi, bi zamanlarımın "herşeyi"... Sonra uzunca bi karanlık, filmimin koptuğu anlar. Yediğim tokat kalbimemiydi yoksa yüzüme mi? Nefretindenmiydi yoksa beni ayıltma çabasından mı? Ayırt edemedim. Belki de olay anından tam 1 saniye sonra herşeyi unutmak uçmanın en güzel yanıydı.
Eve geldim. Kaçış yolum, hayatımın "exit" yazan tabelası penceremden içeri girdim. Bi an için yaptığım bu gizli girişin heyecanı güzel geldi, evde kimse olmasa bile... Gerçi sanırım o gece birileri vardı.
Yatağa uzanıyorum. O'nun üzerime sinmiş nikotin karışık kendine has kokusunu duyuyorum. Yakınlaşmış olmalıyız! Penceremden sabahın ilk ışıkları sızıyor. Gürültüyle panjuru kapatıyorum. Bana kalsa o panjurlar hep kapalı kalacak zaten. Ansızın mideme bi sancı giriyor, kramplar, kramplar... Ardından tuvalete yetişmem ve kusmak... Ben uçmaya asla alışamayacaktım.

sen

O şarkı çalarken hatırlıyorum bizi.. Sadece sen ve ben vardık. İnanmıştım.. bu sefer kendimi tamamen bırakabilirim diye düşündüm. Senin için göze aldıklarım ve senin için vazgeçtiklerim zor gelmiyodu. Nasolsa sen vardın ya yanımda, gerisinin önemi yoktu. Senden bi saniye uzaklaştığımda özlüyodum seni. Bu nasıl bi duyguydu? Aşk da neymiş sana hissettiklerim karşısında. Tüm umursamaz huylarını, kendini korumak için geliştirdiğin o güçlü kalkanlarını aşıyodum, en en derinine sahip olabilmek için. Çünkü sen bendin, bende sen. Sevginin ve aitliğin ötesindeydim sana ilk dokunduğum andan itibaren. Kendimi bırakamadım, bıraktım derken kayboldum bi yerlerde. Senden uzak olmak acı. Sensiz olmak yıkıcı, ani değil yavaş bi ölümü kare kare yaşamak gibi.
Çok hızlı bi rock şarkısıydı yaşananlar. İnsanı havaya sokan bi giriş, yüksek tempolu müzik, muhteşem sözler ve hiç beklenmedik bi anda bitiş. Çok çabuk vardık en yükseğe ama ben hala bu düşüşe, yitirişe alışamadım. Sonlara alışık biri olan benim için bile zor geldi.
Yatağımda uyuyamıyorum, her yerde senden bi şey var. Şarkıları dinleyemiyorum, ağlayamıyorum bile. Ağlamak hissettiklerimi dışarı vurmama yetmez çünkü. Aylar belkilerle geçti. Unutmayı beceremesemde alışmak için her yolu denedim. Kendini beğenmişliğini haklı çıkarmamak için elimden geleni yaptım. BAŞARISIZ OLDUM. Haklıydın senden sonra kimseyle olmayı beceremedim. Alışamadım onlara, yetmediler...
En güzel anlarımda bile hep seni düşündüm. Saçma hayaller kurdum. Asla gerçekleşmeyecek hayaller. Keşke benden vazgeçmeseydin, keşke bi yolu olabilseydi. Keşke ruhumu, beynimin hapsinden çıkarabilseydim... Keşkeler sonum oldu.
Ama artık herşey daha farklı. Artık bişiler için uğraşmıyorum, umursamıyorum bile..bu aralar daha iyi anlıyorum seni, benzer şeyler hissediyorum. Acımasızlaşıyorum yeri gelince tıpkı senin gibi. Biliyorum eğer biraz çabalasaydım herşey çok farklı olucaktı ama yapamadım. Biliyosun sen, ben ve 2 ego, 4 kişiydik bu ilişkide.. Önem vermiyomuş gibi göründüğüme kanma "seni seviyorm" derken ciddiydim. Ama sen bunu zaten biliyodun. Karşına geçip binlerce yalanla duygularımı gizlemeye çalışırken de.. Aynını sende yapıyodn çünkü egolar asla yenilgiye gelemiyodu. Hayal kurmak ne kadar güzel olsada biz olamazdık artk daha iyi anlıyorm bunu. Ama yinede şu an yanımda olmanı ve saniye gibi geçen saatleri yaşamayı çok isterdim.. ve bu sefer iyi geceler deyip gitmek zorunda da diilsin.. sabaha kadar kalabilirsin..

28 Ocak 2009 Çarşamba

dönüşüm

Korkularla yüzleşildi.. Evet yalnızlık korkutucuydu, acı tüm bedenimi kapladı. Hala tam olarak geçti, bitti diyemem sadece alışıldı. En eski dost "yalnızlıkla" birlikte sabahlara kadar içildi. Zaman kavramını yitirircesine acı çekildi. Yalnızlık çoktu bu aralar.. Bazıları gereğinden fazla özlendi, anlamsızca çok düşünüldü. Hala takıntılarım var ama bunlar için hiçbişi yapmıyorum. Kimse bilmiyor. Yalnızım ama çok mutluyum oyunları...
Gecenin bi yarısı mesaj geliyor "seni hala seviyorum... bıdı bıdı..." Bişiler için çabalasa belki yine güvenirim, belki yine olur mu diyorum. Oysa içimde bi kırıntı bile yok ona karşı. Artık hayatımda birinin varlığını istemiyorum dahi... Kaçıyorum.
Güçlülük ya da güçsüzlük değil bu kaçak halim. Vücudumdaki yara izlerine bakıyorum. Yavaş da olsa geçiyorlar. Sadece kalmasını istediklerim benimle. Sadece çok derin kesikler duruyor. Bana bi zamanlar ne kadar çok acı çektiğimi hatırlatıyolar. Yaralarımın izlerini seviyorum.
Huzur arayışlarım bi başkasının kollarında değil artık. Belkide nihayet herşeyi olması gerektiği gibi yaşıyorum. Bu nedenle mutluluk sadece küçük anlarda saklı.
Hala olduğum gibi görünüp, göründüğüm gibi olmuyorum. Belki artık sadece görünen vardır.

27 Ocak 2009 Salı

olmak


Hangi maskeyi takarsam takıyim aynaya her baktığımda gördüğüm tek şey terkedilmiş ruhumdu. Fakat ayna gerçekleri sadece bana gösterebiliyodu. Benden başka kimse görmüyor, bilmiyordu. Başlarda eğlenceli bi oyundu hayat... Kendi sahnemde oyunlarımı kendime göre oynuyordum. Başrolde hep ben vardım.
Ardından acımasız kurallarla dolu bi kumara, en sonundaysa kalabalıklar içindeki büyük yalnızlıklara dönüştü herşey. Başta ben bilmelerini istemediğim için onlar bilmiyordu. Sonrasında suratlarına gerçekleri haykırsamda anlamadılar...
Sırf birilerine, bi yerlere ait olmak için doğru yerine yanlışı, gerçek yerine yalanı seçtim. Evet ait oldum ama MUTLU OLMADIM..!!

26 Ocak 2009 Pazartesi

seni gördümde

Kocaman altın sarısı küpelerin vardı senin. İlk görüşte dikkat çekiyodun. Çok sakindin, güzeldin... Dışarıdan bakıldığında kusursuz görünüyodun. En ön sırada oturan minik bi kızdın önceleri benim için. Ben defterime alakasız şeyler karalarken sen kelimesi kelimesine not tutuyodun. Bana göre fazla düzenliydin. Sen hep örnek gösterilen, herkesin sevdiği, çevresinde olmak istediğiydin. Ben farkına bile varamadan benim o kocaman duvarlarımı aşıverdin.
Ama ne yazıkki çok kırdılar seni. Değerini bilemediler hiç. Sen hep iyiydin ama onlar çok kötüydüler. Nerden mi biliyorum. Ben en yakından izledim herşeyi. En yakının olmama izin vermiştin, beni seçmiştin çünkü... Hayatının en ön sırasındaki tek koltuk benimdi. Dostluğun ötesinde bi bağdı bizimkisi, kardeştik... Tüm farklılıklarımıza rağmen biz tektik.

Ben diğerleri gibi değildim, senin için hiç kötü düşünmedim. Asla kızmadım, kırılmadım sana. Hep dokunulmazlığın vardı benim için... Sen asla bana yanlış yapmazdın, yapamazdın. Seni kıran, inciten herkese savaş açtım. Sen çok değerliydin çünkü.
Gözümün içine bakınca sen anlardın nası olduğumu. Bütün günü yatakta geçirsemde dokunmazdın bana. En depresif gecelerimde o küçücük mutfakta sabaha kadar dinlerdin beni. Yazdıklarımı bi tek sen okurdun...
Derken aniden o giriverdi hayatımıza. Artık 2 kişi değildik. Aslında sen yine 2 kişiydin ama bi başkasıyla. Gösterdiği sahte sevgi kırıntıları paramparça olmuş kalbine iyi geliyodu... Anlıyodum. Beni yerden yere vurduğunda susuyodun. Çünkü bu sefer ait olmak için herşeyi yapardın.

Zamanla seçim yapman gerekti... Ben oynayamadım bu karışık kuyu kazma oyununu. Neysem o oldum. Yeri geldi kızdım, yeri geldi kriz geçirdim, ağladım, bağırdım... Her zamanki gibi yanımda olacağını sandım. Yalnız kalacağımı hiç düşünmedim. Ama doğru ya artık bana ihtiyacın kalmamıştı. O kazandı. Ben kaybettim.
Aradığını bulmuştun zaten sen. Ya da böyle kandırıyodun kendini. Seni ezip geçmesine izin veriyodun. Tüm dünyandan kopardı seni, bunu da "aşk" diye süsledi. Giderken ardına bile bakmadın...
Bugün seni gördümde artık yüzüme dahi bakmıyosun. Ya da bakamıyosun bilmiyorum, seni eskisi kadar iyi tanımıyorum, ayırt edemiyorum. Sen onun olmak için terkettin kendine dair herşeyi, değiştin. Şimdi onunla olsan da yalnızsın görüyorum. Gözlerin eskisi gibi parlamıyor. Bi elinden tutsam sanki geri geleceksin. Ya da ben kendimi kandırıyorum işte. Umarım tüm bunlara değmiştir, umarım çok mutlusundur dostum...

25 Ocak 2009 Pazar

yok

seni değil aslında kendimi terketmişim çok uzak bi yerlerde
kaçarak uzaklaşmışım tüm benliğimden
çekilen acılar tüketmiş belki
belki ben vazgeçmişim
çünkü belliydi bu hayatta senden vazgeçebilmemin tek yolu kendimden vazgeçmekti
başlangıçlar ve sonlar öyle içiçe geçmiş ki
bitmemişken yitirilmiş, yitikken yeniden başlanmış..
şimdi dönüp bakınca geçmişe, acılara ve sonlara o kadar boğulmuşuz ki
hatırlayamadığımız bi yerlerde yok olmuşuz
artık varlığımdan kalanlarla hiçbir yere varılmıyo

yokluğa dair söylenecek fazla bişi yok
bize dair söylenecekse...



kalp kırık, dökük, yenik...