The individual has always had to struggle to keep from being overwhelmed by the tribe. If you try it, you will be lonely often, and sometimes frightened. But no price is too high to pay for the privilege of owning yourself...

Nietzsche

19 Şubat 2013 Salı

Şov Devam Etmeli

Bak geçenlerde yine oldu. Bir kadın, bir erkek, bir sahne... Adam ilgili öylesine ki aylardır bir soğuk bir sıcak taktiklerinde. ''Sana çok değer veriyorum ama ben seni mutlu edemem''. Bu klişe bahane de sağolsun Behzat Ç. komiserimiz sayesinde kuuuul ve yutturulabilir bir hal aldı. Hanım kızlarımız moda girmiş olacak ki ''Olsun biz de mutsuz olalım'' replikleri ağızlarında. Yahu güzel kardeşim niye mutsuz olmak istiyorsun, seni mutsuz edecek kişiyle ne işin olacak bırak git, yürü git... demek geçiyor genç nesillerin önünü açmak adına. Yola yeni çıkan, henüz ilk benzin istasyonuna ancak ulaşmışlara. İşte bunlar neslimizi tüketecek, dediydi dersiniz. Nesilden nesile aile büyüğünün dantel masa örtüsünü geçireceğimize biraz daha yararlı şeyler geçirip, evrimleşmeye de bir ufak katkımız olsun, lütfen!

Fakat her nedense kimse ''gerçekten benimle olmak istese dağları deler tek başına, çölleri aşarsın gerzek ne saçmalıyorsun'' diyemeyecek kadar Narsist! Herhalde Dandilington Kont ve Kontesleri olarak kimse kendinin gerçekten istenmeyebileceğini veya karşısındaki kişinin kendisini doğru insan olarak görmeyebileceğini kabullenemiyor. 

Halihazırda, madem istemiyorsun ne oyalıyorsun marulum diye eşek sudan en az 5 tur gidip gelene kadar pataklanacak Egoistleri de es geçmemek lazım.

Bak şimdi hikaye gittikçe ilginçlesiyor... 

Tüm bu oyalamalar sürecinde, hikayenin başka kahramanları, varlıklarından haftalarla bahsedilmemiş ''sevgililer'' ortaya çıkıyor. Kendi ilişkisine saygısı olmayan insanlar türüyor. ''Hayata bir kere geliyoruz'', ''niye tek bir insanla tüm hayat geçsin ki'' mırıltıları yükseliyor. Bazen cinnet geçirip karşısındakinin kafasını koparan insanları anlar duruma geliyorum böyle anlarda. 

Doğru devir değişti, artık kimse kimsenin kapısını açmasını, önünde reverans yapmasını, ipek eldiven giymesini beklemiyor ama biraz saygı kırıntısı istemek çok mu?

Ardından cevap veremeyeceğim kocaman bir soruyla karşılaşıyorum. ''Bir insan aynı anda iki kişiyi sevemez mi?'' 

''Hayır canım sevgililer gününü sevgilisiyle mum ışığında yemek yiyerek geçirip, seni sadece sevişmek için araması sevgi değildir.'' Aklımdan geçen cümle tam olarak da bu!

İşin ironik kısmı bunlar bir tiyatro sahnesinde cereyan etti. ''İşte hayat hep sürprizlerle dolu'' dedi kalbi kırık kız. Gerçekten tüm bunlar bir sürpriz miydi yoksa oyunun başında gördüğümüz silahın oyunun sonunda mutlaka patlayacağını biliyor muyduk?

Belki de genç çocuk haklıydı ''o seni mutlu edemezdi''. Ama sen de mutsuz olmayı seçmeyebilirdin.

Herneyse kırmızı lekeli perde kapandı. Herkes son bir kez selamlarını verdi. Taa ki bir sonraki şova kadar. Ne de olsa şov devam etmeliydi...