The individual has always had to struggle to keep from being overwhelmed by the tribe. If you try it, you will be lonely often, and sometimes frightened. But no price is too high to pay for the privilege of owning yourself...

Nietzsche

17 Şubat 2009 Salı

my sanctuary

Kötüyüm, kötüdende kötüyüm.. Rezaletim biliyorum. Çok çok acımasızım, acımasızlaştırıldım. O sarışın mavi gözlü çocukta bıraktım belki de hayallerimi.. Oysa bu gerçeği kendime bile itiraf edemedim yıllarca. Onunla yaşanan evreyi sildim, attım, hatırlamıyorum.
Duvarları mavi boyalı bi odada tanıdım onu.. Elinde sadece bi parça kağıt ve kurşun kalem vardı. Güneş altın sarısı saçlarına vuruyodu. Bi melek kadar güzeldi. Gözlerini bana dikti ve çizmeye başladı. Hareket edecek oldum, "Kıpırdamaaa!" diye bağırdı. Sesi odada acı acı yankılandı, korktum.. Ne de olsa tımarhanedeki ilk günümdü. Müptelası olmam için daha bikaç yüz kriz ve kutular dolusu ilaç gerekecekti.
Derken oda kalabalıklaştı. Yüzlerine bakmaya cesaret edemediğim insanlar vardı etrafımda. Daha sonra canım ciğerim olacaktı bir çoğu. Delilerin en iyi özelliği saf olmalarıdır. Bi çocuk kadar saftırlar hemde. Zaten belkide tüm hayatım boyunca en ama en çok kendim olduğum evredir orada geçirdiğim zamanlar. Aslında kendimi kaybettiğim veya kaybetmek üzere olduğum için geri dönerim hep oraya. Sığınağımdır benim.
Beyaz önlüklü kabarık saçlı bi kadın içeri girdi. Doktor Pervin ............ yazıyodu sol göğsünün üstündeki kartta. "Bugün grup terapisi yapacağız" dedi. Şimdi olsa grup sözcüğü komik gelirdi. O trajikomik halimde kahkahayı patlatıverirdim. Oysa o zamanlar aklım ermezdi o konulara. Küçüktüm, temizdim, tek derdim kendimleydi. 16'mda tımarhanedeydim. Bi grup deli olarak terapi yapacaktık. Hadi bakalım kim daha deli?!?
Mavi boyalı bi odada hiç tanımadığım insanların arasında oturuyodum. İçimi en ince ayrıntısına kadar dökmem bekleniyodu ve adamın biri gözlerini bana dikmiş durmadan çiziyodu. Sustum, sadece dinledim o gün. İnsanların hayatları gözlerimin önünden geçti. Konuşmaktan çok dinlemeyi sevmeyi orada öğrendim. Doktor bana bi kaç soru sordu ama duymazlıktan geldim. Yerimden milim kıpırdamadan hatta tüm seans boyunca nefes bile almadan oturdum. O çizdi. Başımı öne eğdim, ona bakamadım bile. Utandım, kızardım. Deli olmanın kötü bişi olduğunu sanırdım o zamanlar. Pardon "psikolojik sorunlu" olmanın.
Seans bitti herkes yavaş yavaş dağılmaya başladı. Bense hala yerimden kıpırdayamıyodum. O çizimini bitirdi, ya da ben öyle sandım. Kağıdı buruşturdu, hışımla yere attı. Ancak o odayı terk edince yerimden kalkacak cesareti bulabildim kendimde. Yerden buruşuk kağıdı aldım. Meraktan ölüyordum aynı anda da heyecandan kalbim ağzımın içinde atıyodu. Henüz o duyguların ne olarak adlandırılması gerektiğinden haberim yoktu tabi. Kağıdı açtım. Kocaman kanatları olan bi melek vardı. Yüzü bana benziyodu evet ama aynaya baktığımda ben kanat falan göremiyodum.

15 yorum:

  1. gel sen al bari beni :)

    YanıtlaSil
  2. biliorm sende istiosn :P

    YanıtlaSil
  3. istanbul'da bir sürrealist gibiyim.

    YanıtlaSil
  4. gel bebeğim bu tarafa doğru, gel :)

    YanıtlaSil
  5. bak gelirsem fena olur şimdiden uyarıyım :P

    YanıtlaSil
  6. biramı bitirmeden gelmiş olursun umarım :)

    YanıtlaSil
  7. bende isterim bira offf nası içesim geldi :)

    YanıtlaSil
  8. facebook profil fotoğrafım sana gelsin o zaman :)

    cem koparan diye arat. seni de görmüş oluruz bayan gizemli! :)

    YanıtlaSil
  9. facebook kullanmıyorum geçmişimde arayıp da bulmam gereken kimsenin varolduğunu düşünmüyorum :)

    YanıtlaSil
  10. bilmem hatırlamıyorum ;)

    YanıtlaSil
  11. çok sarhoştum ahahah :P

    YanıtlaSil
  12. http://asmali-mescit.blogspot.com/2009/01/sarhotum-hatrlyorum.html

    YanıtlaSil