The individual has always had to struggle to keep from being overwhelmed by the tribe. If you try it, you will be lonely often, and sometimes frightened. But no price is too high to pay for the privilege of owning yourself...

Nietzsche

1 Şubat 2009 Pazar

O ve ben

Eve giriyorum, berbat bi koku var. Aslında midem bulanıyor ama gülümsüyorum. Hiç şüphe duymuyor, o zaten hiç birşeyden şüphelenmiyor. Bu kadar mı güvenilir görünüyorum? Sadece susuyorum oysa ki.. Hiç tanımadığım, yerini asla bulamicağım evlere bile girdim. Rahatsız olmak saçma şimdi.
Önce kısa, çabuk. Tavana bakıyorum. Artık neyin iyi neyin kötü olduğunu bilmiyorum. Kendi yalanımı gerçeğimden ayırt edemiyorum. Batmışım çoktan da farkında mı değilim? Yoksa o büyük kurtarıcım mı?
Bişey yapmak istiyorum. Ne yapmak istediğimi bilmiyorum. Aslında kayda değer hiçbişi yapmıyorum. Anlık mutluluklara sığınıyorum. "Huzur" asla gerçekleşmeyecek bi hayal sadece. Onu mutlu edersem belki bende mutlu olurum diyorum. O havalarda uçuyor ben kendi bedenime yabancılaşıyorum. Ruhumun karmaşasında boğuluyorum. Koynumda 1 değil 1000 kişi olsa da yalnızlıktan kaçamıyorum.
Ona göre herşey yolunda. Beni ne kadar çok sevdiğinden bahsediyor. Bi noktadan sonra kulağıma sadece uğultu gibi gelmeye başlıyor söyledikleri. Hiç anlamıyor, hiç tanımıyor beni. Bu kadar içimdeyken aslında yağ ve su gibi çözünemez biçimde aynı bardakta apayrı hayatları yaşıyoruz. Kafası çalışıyor, aptal değil ama hiç düşünmüyor. Bakıyor ama görmüyor.
Neden bu kadar uzak benden? Neden beni asla olamayacağım bi insana benzetmeye çalışıyor? Onun annesi gibi olmak istemiyorum. Onun ablası gibi olmak istemiyorum. Artık onla da olmak istemiyorum. Çekip gitme hissi ağır basıyo ama hala buradayım. Nedensiz bi şekilde kıpırdamıyorum yerimden.
O anlatıyor, ben susuyorum. Sadece izliyorum yine..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder