The individual has always had to struggle to keep from being overwhelmed by the tribe. If you try it, you will be lonely often, and sometimes frightened. But no price is too high to pay for the privilege of owning yourself...

Nietzsche

29 Ocak 2009 Perşembe

yeniden uçmak

Yıllar sonra belki de ilk kez arka sokaklardan birine saptım. Sokaklar hiç değişmemişti, yüzler yabancı olsa bile. O'nu gördüm. O değişmişti... 3 yıl öncesine göre oldukça çökmüş durumdaydı. Bi gözü mor, yüzünde yara izleri... yine az para-fazla mal derken kavga etmiş olmalı. O da beni fark etti. Bi süre sadece boş boş baktık birbirimize. Ardından ilk hamle ondan geldi, yaklaştı... Hala kalbimi aynı hızla çarptırabiliyodu. Elimi tuttu. Sıcak el, soğuk haplar, kararlı bi bakış, tuvalet ve yeniden uçmak. Yine zavallı ruhumu şeytanın ta kendisinin kollarına bırakmıştım.
Ardından sabaha kadar kendimi bilmeden yaptığım milyonlarca şey... Hatırlamamanın getirdiği suçlu olmayış hissi. Sahte olsa da güzel. Ve işte karşımdaydı sahtelerimin sahtesi, bi zamanlarımın "herşeyi"... Sonra uzunca bi karanlık, filmimin koptuğu anlar. Yediğim tokat kalbimemiydi yoksa yüzüme mi? Nefretindenmiydi yoksa beni ayıltma çabasından mı? Ayırt edemedim. Belki de olay anından tam 1 saniye sonra herşeyi unutmak uçmanın en güzel yanıydı.
Eve geldim. Kaçış yolum, hayatımın "exit" yazan tabelası penceremden içeri girdim. Bi an için yaptığım bu gizli girişin heyecanı güzel geldi, evde kimse olmasa bile... Gerçi sanırım o gece birileri vardı.
Yatağa uzanıyorum. O'nun üzerime sinmiş nikotin karışık kendine has kokusunu duyuyorum. Yakınlaşmış olmalıyız! Penceremden sabahın ilk ışıkları sızıyor. Gürültüyle panjuru kapatıyorum. Bana kalsa o panjurlar hep kapalı kalacak zaten. Ansızın mideme bi sancı giriyor, kramplar, kramplar... Ardından tuvalete yetişmem ve kusmak... Ben uçmaya asla alışamayacaktım.

2 yorum: