The individual has always had to struggle to keep from being overwhelmed by the tribe. If you try it, you will be lonely often, and sometimes frightened. But no price is too high to pay for the privilege of owning yourself...

Nietzsche

2 Mayıs 2012 Çarşamba

iş hayatı

2008 yılından itibaren avukatlık mesleğini icra etmeye çalışıyorum. Ülke de hukukun üstünlüğünün ne kadar ayaklar altında olduğunun hepimiz farkındayız ama inanın kendini en "baba" hukukçu diye nitelendiren veya hukuk camiasında bu şekilde nitelendirilen insanlar dahi biz genç avukatları meslekten soğutucu hareketlerde bulunmaktan hiçbir fırsatta kaçınmıyorlar....


15 yaşımdayken Ally Mcbeal izlemenin bir sonucu olarak seçtiğim bu zorlu yolda çok düştüm, çok kalktım, pek çok insanın bir gün dahi dayanamayacağı yerlerde aylarla süründüm, köpek oldum. Evet her meslekte olduğu üzere avukatlıkta da birinin altında çalıştığınız sürece rahat yüzü görmenizin imkanı yoktur. Sosyal hayatınızı, özel hayatınızı, hatta ve hatta ailenizi bile hiçe saymanız beklenir. Bizzat patronunuz tarafından gayet açık ve net bir şekilde bu konu size defalarca kere hatırlatılır. Doktora gitmek, hasta olmak gibi en basit insani şeylere bile tahammül yoktur bu çalışma düzeninde.....


Herkes sürekli psikolojinize oynar. En ufak bi hatada günah keçisi sizsinizdir ve eline taşı alan vurun kahpeye diye size atmaya başlar. Hırslı çalışma arkadaşlarınız tarafından profesyonel olmamakla suçlanmanız için çok insani bir yorumunuz yeterlidir. Kendinizden başka kimseyi düşünmemeniz gerekir, arkadan vurmak artık profesyonel olduğunuzun göstergesidir. Kimseden yardım isteme hakkınız yoktur çünkü herşeyi siz "yapmak zorundasınız"dır. İş çıkışında bi "drink" alalım diyen insanların aksine siz ofiste yatar kalkarsınız. 40 yılın başı normal bi saatte (21.00) çıkma imkanını bulduysanız da eve vardığınızda patates çuvalı gibi yığılır kalırsınız.


Sizi en çok anlaması gereken kendi yaşınızda ve deneyiminizdeki oda arkadaşlarınız dahi sizi alakalı/alakasız herhangi bir konuda aşağılamayı, laf sokmayı kendilerine eğlence sayarlar. Bu kadar "mutsuzluk" içerisinde kendilerini böyle iyi hissedeceklerini zannederler. Bu şekilde zamanla insanlıktan çıkaaarr, kendinizden ve etrafınızdaki herkesten nefret etmeye başlarsınız. Aileniz, arkadaşlarınız, sevgiliniz bu durumunuza anlam veremez ve klasik "çok gerginsin", "sen yine neye sinirlendiysen hıncını benden çıkarma", "psikopata bağlamışsın" tarzı yorumlarda bulunurlar.


Hele ki şu büyük, yabancı müvekkillerle iş yapan Bilmemne, Bilmemkim & Bilmemkim, Bilmemkim & Bilmemkim & Bilmemkim Law Offices'lerden birinde çalışıyorsanız.... Maaşlarınız nispeten dava avukatlığı yapan kişilere göre 3 kuruş daha fazladır. Her gün adliye adliye, mahkeme mahkeme dolaşmassınız ama bilgisayar önü avukatlığı/masa başı vekilliği/danışmanlık yapmanın vereceği tüm rahatsızlıklardan muzdarip bir şekilde hayatınızı devam ettirmeye çalışırsınız...


Kendi özel hayatında hiçbir yere gelememiş insanlar avukat olmayı her daim bi bok sanırlar ve avukat oldukları için karşıki mor dağların sahibidirler onlar. Sizin de sahibinizdirler.... Aç ağzını sıçıcam deseler o ağız "tabiki", "teşekkürler", "buyrun hemen" diyerek açılmalıdır. Egoist insanların meslekleri kendi kişisel tatminleri haline gelir. Sizi süründürerek mutlu olur, hele artık sinir krizi geçirip ağladığınız an kendi odalarında oh ne güzel mahvettim kızı diye oyun havaları eşliğinde halay çekerler. Özel hayatlarında pek çoğu iğrenç kişilikleri nedeniyle yapayalnızdırlar, onların krallığı ofislerdir... O ofisle var oldukları için de tüm gecelerini, gündüzlerini orada geçirirler. Bundan mutludurlar çünkü o dört duvar arasında çalışmak onların hayatlarında var olan yegane şeydir.


Ve siz (veya ben) hiçbir zaman hayatın sadece iş iş iş'ten ibaret olmadığını düşündüğünüz zaman profesyonel olmamakla, işini savsaklamakla, vıdı ve vıdıyla suçlanırsınız.


Bu yaşta bu kadar stres içinde olmak derinden yaralıyor beni. Daha halaa dünyayı gezmek istiyorum. Ama işte ahh o ekmek parası denen hayırsız. İnsanı kul ediyor, köpek ediyor. Hayallerinden vazgeçiriyor. Bi süre sonra iş hayatının çarklarına öyle bi alışılıyor ki.. hatta artık hayal bile kurulmuyor.

9 yorum:

  1. o kadar güzel anlatmışsın ki...yazdıkların her meslek grubu için geçerli ve gerçekçi.Aynı işi yapan insanların sanki olayların içinde değillermiş gibi bu tarzda davranmalarına anlam veremiyorum.
    Bu arada naçizane bir önerim,yazının pembe renk olması çok göz alıyor,belki başka bir renk seçebilirsin,okurken gözlerimi kıstım hep :)

    YanıtlaSil
  2. hiç bu açıdan bakmamıştım bu mesleğe.. ama bunları bu kadar irdeleyebildiğine göre farklısın o sitem ettiğin kişilerden.. içinde bir şeylerin nasırlaşmamasını diliyorum.. umarım sen de 10/20 sene sonra bu sitem ettiğin insanlardan olmazsın, bir şeyler yavaş yavaş değişir birden olmaz.. oturmuş düzene uyum sağlamak yerine kendi bildiğin yolda giderek.. kolay gelsin.. :)

    YanıtlaSil
  3. Hepsinde haklısın da özellikle sevdiğim br kısım var: "Özel hayatlarında pek çoğu iğrenç kişilikleri nedeniyle yapayalnızdırlar, onların krallığı ofislerdir... O ofisle var oldukları için de tüm gecelerini, gündüzlerini orada geçirirler. Bundan mutludurlar çünkü o dört duvar arasında çalışmak onların hayatlarında var olan yegane şeydir" . Hep bu şekilde kendi küçük dünyalarında kral ve kraliçedir onlar (işin aslı ben de biraz öyleyim,çalıştığımız yerin ve altımızda çalışanların tanrısı gibi görürüz kendimizi). Acınacak bir durum ,evet!

    YanıtlaSil
  4. Kapitalizm kendi kölelerini yaratıyor ve var oldukça yaratmaya devam edecek... dark blue nun kaygısına katılıyorum, sistemin dayandığı/kullandığı nokta, yani hayatta kalma ve mutlu olabilme isteği, en güçlü güdülerden. Mecbur bırakıldıklarınıza karşı durarak bunları gerçekleştirmek, giderek daha da güçleşiyor ve daha çok şeyden vazgeçmeyi, daha çok cesareti gerektiriyor. Farkında olanların işi zor...

    YanıtlaSil
  5. Ben de cok katiliyorum, zaten buna benzer bi sey ben de yazmistim bi kac hafta once, ayni mutsuzlugu ben de yasiyorum :(

    YanıtlaSil
  6. her sektör mü böyle olmuş yaaaa...öf bu insanlığın haline:(

    YanıtlaSil
  7. asıl sorun şu bence hangi iş dalı olursa olsun en az 3 yıllık deneyime henüz sahip olmadıysanız, yeni mezun veya mesleginizin başlarındaysanız ''yeri doldurulabilir''liğiniz oldukça kolay. Çünkü dışarıda sizin gibi binlercesi var ve her sene bu sayıya yenileri ekleniyor. Siz işinizden şikayet edemezsiniz çünkü sizin yerinizde olmak isteyen o binlercesine nankörlük etmiş olursunuz. Sonuç olarak eğer belli bağlantılara sahip bir aileniz yoksa, hayatınızı kurtaracak yegane insan sizseniz iş hayatının bu çetrefilli yollarında dahaa çoook acı çekmeye mahkumsunuz galiba...

    p.s. depresyonda mıyım bilmiyorum ama kesinlikle bu aralar biraz fazla pesimistim...

    Yorumlara teşekkürler, benzer sıkıntıları paylaşabilmek de güzel :)

    YanıtlaSil