The individual has always had to struggle to keep from being overwhelmed by the tribe. If you try it, you will be lonely often, and sometimes frightened. But no price is too high to pay for the privilege of owning yourself...

Nietzsche

25 Eylül 2012 Salı

Linguistics

Sayfayı açtım bakıyorum. O blog giriş sayfasına, sonra yeni yayın ikonuna elim gidiyor ama sayfayı açtığımda bomboş gözümün önünde duruyor. Yazacak bir şeyim yok demeyeceğim hala anlatacak şeylerim var ama kelimeler nasıl çıkış yapacak bilmiyorum. Doğru kelimeleri bulup düzgün cümleleri kuramayacağımın korkusu belki de... ''de'' ve ''ki'' ayrımı nedense herkesin çok bir umrunda bu aralar. Şimdi de onu buldular. Oysa ki sabahlara kadar içip dinledikleri şarkıların sahibi şarkıcılar bile farkında değil ayrımların, birleşmelerin. Ne zaman zaten umursamaya başladık ayrılan, birleşenleri... Oysa zannederdim ki biz insanlar sadece hissedilenlere, hissettirilenlere takılırdık. Sözcükler yavan kalırdı....

Şimdi yazılanlar için word check yapmalı belki de. Ama yabancı bir programın beni check etmesi saçma geliyor kaptırıp yazıp giderken. 0'larımı ve 1'lerimi kontrol etmenize gerek yok be canlar ben 8945719075019827590287598'i beynimde bi şekilde kontrol edebiliyorken.

Haa eğer hala kültürüme veya dil kullanımıma laf edecekler varsa, ki mutlaka vardır. Türkçe ile birlikte dört tane daha dili kendimi en iyi şekilde ifade edebilecek kadar konuşabiliyorum, yazabiliyorum. Bazen hangi dilin aslında ana dilim olması gerektiği konusunda bocalıyorum aslında. Ama gerçek şu ki türkçe dışında hiçbir dilde imla, yazım klavuzu olguları öğretilmedi bana. Biri öyle konuştu, ötekisi böyle... Bu bir kaç dil içerisinde herhangi bir cümleyi herhangi biriyle başlayıp bir diğeriyle sonlandırabilirim.

Hayır kendimi ''bakın ben böyle süperim'' gibi bir kanıtlama çabam yok sadece ''de''lere ''ki'' lere pek takılmayalım be canlar. İki harften daha öte kelimeler var. İki harfin yalnızlığından daha büyük birliktelikler, sözcük öbekleri var.


Diğer

Bak şimdi seni facebook'ta diğer mesajlara sürükledim ya nasıl nasıl mutluyum. Oysa ki alt tarafı fareyi üzerine tuttum, biraz çekiştirdim ve bir anda ''diğer'' oluveriverdin. Hah! Böylelikle attığın saçma sapan mesajları görmüyorum... uzun süre farketmiyorum. Zaten müthiş bi facebook kullanıcısı da olmadığım için ne olup bittiğini anlamıyorum bile. Ben anlamazken sen ne güzel çıldırıyosun.

-Seni çok özledim.
-Konuşalım mı?
-Lütfen cevap ver.
-Telefonunu mu değiştirdin?
-Liz cevap ver. Lütfen
-Nerdesin?
-Türkiyede misin?
-Lizaaa hadi beee yapma.
-Orda mısın allahın belası
-Ordasın ve çıldırmamı istiyosun dimi
-Çıldırdım işte manyak karı
-Telefonuna da ulaşılmıyo telefonunu mu kapattın?????
-Çok özledim seni, bi sesini duyayım yeter
-Hadi yalvarırım.
..........
-Sabrım taşıyor artık nası bi insansın sen yaaa
-Orada öyle durmuş bakıyosun ekrana biliyorum
-Senin tek amacın beni çıldırtmak zaten orospu
-Aç lan şu telefonu
-Getirtme lan beni oraya
......

Devam eden içerik genç nesiller adına yoğun küfür içermektedir :)

Hahah en tatlı yerinde kestim ama dimi ;)

Bir insanın vardan yok, yoktan var oluşunu izlediniz. Yok etmek üzerine kurulu ya zaten tüm benliğimiz. Biz mutlu, sevgililerden olamayız asla.

Biliyor musun sevgilim? Ben hiç senin saçlarımı okşadığını ya da sevgi sözcükleri fısıldadığını  hatırlamam. Hafızam zayıf olduğundan değil, sen hiç bana öylesine dokunmadığın için. 

Geri döndüğünde söylemiştim ''bu şehir ikimize dar gelecek'' diye.

Darlardayız.