The individual has always had to struggle to keep from being overwhelmed by the tribe. If you try it, you will be lonely often, and sometimes frightened. But no price is too high to pay for the privilege of owning yourself...

Nietzsche

26 Eylül 2013 Perşembe

tüketmek zamanı şimdi!

1 gece için mükemmel bir insan olabilirim. 1 gece için hayallerinizdeki kadın, insan, dost, sevgili, can, ciğer...

Herşeyi tek bir geceye sığdırabilirim, ve bu sığdırmayı yapabilmek için de var gücümle koştururum. Sanki sabah olduğunda balkabağına dönüşcekmişim gibi, fazla zorlarım. Keşke normal zamanda o 1 gecenin 1/10'i kadar adayabilsem kendimi hayata.

1 şeyi istememin yetmesidir sahip olmam için. İsteyince olur, olmak zorunda. Ama peki ya elde edince? İstediği oyuncağa sahip olan küçük çocuk şımarmaları... Sıkılmacalar.

Vazgeçmeyi bırak, dizginleyemediğim en kötü huyum. Ama ah o adrenalin, ah o vücudumu baştan ayağa titreten duygu akışı... Karşı tarafın kim veya ne olduğunun da önemi yok. Her şey bende ve her şey benimle ilgili.

Sonra hikaye hep aynıya sarınca, "tut elimi", "seni şu an çok öpmek istiyorum", "ben hayatımda senin gibi bi kız tanımadım"...

Hepiniz herkes gibi.

25 Eylül 2013 Çarşamba

Çok Tatlısın

Hayat bu işte bir yandan acının köpeğine çevirirken, yalanlar dolanlar içinde boğarken, whatsapp'ta online oldu mu, en son ne zaman girdileri kovalayacak kadar düşmüşken (lan şu lanet program kimle konuştuğunu da gösterse ya!) bambaşka bir yerden vurduruyor voleyi! Çakıveriyor 90'dan.

Kitap yazıyorum. Bunu henüz kimse bilmiyor yani bu teklifi bana yapan kişi dışında. Merak etme ahali bloggercı tayfasından "sonra ben ona uff snne be slk didim o da bana oha fln oldu" tarzı kitap yazmıyorum. Mesleğimle ilgili, hukuki içerikli kitap yazacağım. Böylelikle 30'uma gelmeden kendi adıma akademik bir kitabım olacak, doktrin olacağım, "bundan bi halt olmaz" demişlere de "in your face biyaach" diyebileceğim. Oh! Oh!

Şimdi artık ne desem, Brad Pitt ve Gerard Butler aynı anda gelse, grup yapalım dese bu denli mutlu olamazdım herhalde. Hayat işte.

20 Eylül 2013 Cuma

Enayi


Kandırıldım, kandırıldım yetişin a dostlar diye çemkirebilmeyi isterdim. Hani feleğin çemberinden geçmemiş gibi mağdur edebiyatı yapabilmek, sanki hayat hep toz pembeymiş de ilk defa bir karanlık görmüşüm gibi davranabilmek... Hiç olmadı canavar bu insanlar diye çığırabilmek! (Biz de Hürrem gibi, Ayşe Arman’a röportaj vermek istiyoz!)

Ama yok, mağdur değilim, yani 40 yıllık kaşarın gidip mağdur edebiyatı yapması saçma olur, ahlaksızca olur, komşulara karşı çok ayıp olur. O nedenle bu zokayı yutmamam, bu oyunlara gelmemem gerekiyordu. İşte insan bazen gönül rahatlığıyla “bana bunu nasıl yaparsın” bile diyemiyor ya…

KAHROLSUN BAĞZI ŞEYLER!

Ben kimsenin dürüst olmadığı bu evrende birilerinin dürüst olabilme ihtimalini sevmiştim. Yani evet biraz komik aslında, belki “sen çok mu dürüstsün sanki göt?” diye soracak iç sesiniz ama cevabım evet dürüstüm. Hatta bazen insanların en duymak istemedikleri şeyleri söyleyen göt kadar dürüstüm. Yalan söylemek yerine “bu iş böyle, yersen” halini tercih ederim.

Ki zaten kimseyi de kutsal topraklarıma ulaşabilmesi için beni kandırmaya mecbur bırakmamışımdır. Hayatta herşey bir sözleşmeden ibarettir. Bana hak ve yükümlülüklerimi göster panpa! Bu nedenledir ki bu kadar kuyruklu, yaldızlı, yanar dönerli yalanlara anlam veremiyorum. Kandırmaya gerek de yok, ihtiyaç da yok. Öyle pek yükseklerde değerlerim de zaten yok.

Böyleyken, öyle olunca da insan ister istemez neden aptal yerine konduğunu merak ediyor. Hele yalanlarla 48 bölümlük türk dizisi çekildikten sonra “ama napiyim sana çok aşık olmuştum” diyenleri elektrikli testereyle sikmek. Kızdırmayın küçük eniştenizi.